ermeni kırımı ne demek?

| tür = | ölü = 600.000-1,5 milyon (tartışmalı){{#tag:ref|1,5 milyon en çok kabul gören sayıdır.1234 Ancak çeşitli kaynaklara göre sayı 800.000'den 1.800.000'e kadar değişir.56789 Bazı araştırmacılara göre ise hayatını kaybeden Ermenilerin sayısı 800.000'den de azdır.1011|group ="not"|name="sayı"}} | işleyen = Osmanlı İmparatorluğu (İttihat ve Terakki), Jön Türkler | sebep = Ermeni isyanları | mahkemeler = }} Ermeni Kırımı12 veya Ermeni Soykırımı1314 (, Hayodz Dzeğasbanutün) Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği etnik temizliktir. 1516 Tehcir ve katliamlar sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir.17 Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun, tecavüz ve katliamlara maruz kaldı.181920 Dünya genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.21

Yapılan katliamların Ermenileri ortadan kaldırmak için düzenli bir şekilde gerçekleştiğini öne süren bazı tarihçiler, ölümleri ilk modern soykırımlardan biri olarak kabul etti.222324 Ermeni Kırımı, soykırım çalışmaları alanında Holokost'tan sonra üzerinde en çok araştırma yapılan ikinci konu oldu.2526

Osmanlı İmparatorluğu'ndan sonra gelen devlet olan Türkiye Cumhuriyeti, soykırım sözcüğünün Osmanlı yönetiminin son yıllarında gerçekleşen toplu katliamları tanımlamak için doğru terim olmadığını belirterek sözcüğü kullanmayı reddeder. Son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti, Ermeni Kırımının bir soykırım olarak tanınmasına yönelik çağrılarla tekrar karşı karşıyadır.27 2021 itibarıyla 33 ülke olayları resmen soykırım olarak tanımlamıştır2829 ve bu görüş birçok soykırım araştırmacısı tarafından da paylaşılır.303132

Terminoloji

Raphael Lemkin "soykırım" (genocide) terimini, Yunancada "ırk" anlamına gelen genos ve Latincede "katletmek" anlamına gelen cide sözlerini birleştirerek 1943 yılında üretti ve Ermeni katliamlarının da bir soykırım olduğunu şu sözlerle gündeme getirdi: "Soykırım [kavramı] ile ilgilenmeye başladım, çünkü birçok kez gerçekleşti. Önce Ermenilerin başına geldi, ardından da Hitler harekete geçti."33

Bahsi geçen toplu katliamların varlığını tamamen yok sayanlar gibi, bu katliamları tanımlamak için doğru kelimenin "soykırım" olmadığını savunanlar da bu terimin siyasi meşruiyetini reddederler. İlk kesimi temsil edenler "Ermeni tezleri", "Ermeni iddiaları"34 ve "Ermeni yalanları"35 gibi adlandırmaları tercih ederler.

Arka plan

Osmanlı yönetimi altında Ermeniler

Tarihsel Ermenistan'ın Batı Ermenistan olarak da bilinen batı kısmı Amasya Antlaşması (1555) ile Osmanlı hakimiyetine girmiş ve Kasr-ı Şirin Antlaşması (1639) ile Doğu Ermenistan'dan kesin bir şekilde ayrılmıştı.36 Bu bölünmeden sonra zaman zaman bölgeye Osmanlı veya Türk Ermenistanı şeklinde isimler verilmişti.37 Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki millet sistemi dahilinde yarı özerk bir cemaatti ve büyük çoğunluğu Ermeni Apostolik Kilisesi'nin ruhani liderlerinden olan Kostantiniyye Ermeni Patriği etrafında toplanmıştı. İmparatorluğun başta başkent İstanbul olmak üzere çeşitli batı illerinde geniş Ermeni gruplara rastlansa da Ermeni nüfusun çoğunluğu imparatorluğun doğu illerinde yaşamaktaydı.

Ermeni cemaati üç farklı mezhepten oluşmaktaydı; büyük çoğunluğun bağlı olduğu Ermeni Apostolik Kilisesi'nin yanı sıra Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan mezhepleri de mevcuttu. Millet sistemi sayesinde Ermeni cemaatine kendi yönetim sistemi altında (örneğin kilisenin kendi yargı sistemini oluşturması) kendisini idare etme izni verilmişti. Ayrıca bu sistemle birlikte Osmanlı yönetimi Ermeni cemaatinin işlerine oldukça az müdahale etmekteydi. Düzyanları (darphaneciler), Balyanları (saray mimarları) ve Dadyanları (barutçu ve sanayi fabrikası yöneticileri) kapsayan İstanbul merkezli zengin sosyete Amira sınıfı dışındaki Ermeni nüfusun yaklaşık %70'i taşrada tehlikeli koşullar altında fakir bir şekilde yaşamaktaydı.3839

10 Ocak 1828 tarihinden itibaren Katolik ve Gregoryen Ermeniler arasında ihtilaf çıkmıştı. İstanbul Ermeni Patrikliğinin baskısı ve Ermeniler arasında artan iç çatışmaların sonucu olarak Padişah II. Mahmut tarafından çıkartılan bir fermanla, Ankara ve İstanbul'da yaşayan Katolik Ermeniler, Osmanlı sınırlarında bulunan bölgelere zorunlu göçe tabi tutuldular. (II. Mehmed'in Bursa'dan İstanbul'a getirdiği Ermeniler hariç tutulmuştur.) Sürgün esnasında, Katolik Ermeniler Gregoryen Ermeniler tarafından yapılan sıkıntılı muamelelere maruz kalmış, İstanbul'da ve Ankara'da sahip oldukları gayrimenkul ve değerli eşyalara Gregoryen Ermeniler tarafından el konulmuştur. Aynı yıl patlak veren 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Katolik Ermenilerin Osmanlı yanında yer alarak Ruslara karşı Ahılkelek'teki savunmaya katılmaları, Katolik Ermenilere yönelik olumsuz izlenimi yok etmiş; baskıların azalmasını, sürgünden dönmelerine izin verilmesini sağlamıştır. Bu dönem, Katolik Ermenilerin ayrı bir millet ve kilise olarak tanınmalarına yardımcı olmuştur. 6 Ocak 1830 tarihinde Padişah II. Mahmud tarafından ilan edilen bir fermanla millet olarak tanınan Katolik Ermenilerin kilisesine diğer Katolik azınlıklar da bağlanmıştır.

Ermeni nüfusla ilgili var olan verilerde, Ermeni Patrikhanesi'ne ait rakamlar ile Osmanlı resmî rakamları birbirini tutmamaktadır. Patrikhaneye göre 1882 yılında 1.630.000'i Vilâyat-ı Sitte'de, 280.000'i Kilikya'da ve 135.000'i İstanbul'da olmak üzere imparatorlukta 2.660.000 Ermeni yaşamaktaydı.40 İmparatorluğun 1882-1893 arası devam eden nüfus sayımlarındaki Atik ile Sicil Vukuat Defterleri, kadın ve erkeklerin birlikte kaydedildiği ilk defterlerdir.41 1893'de biten sayıma göre İmparatorluğun 1.001.465 Ermeni vatandaşı bulunmaktadır. 1914 Osmanlı İmparatorluğu nüfus sayımı verilerine göre imparatorluğun 1.173.422 Ermeni vatandaşı bulunmaktadır.

Ermeniler doğu illerinde çeşitli Türk, Zaza ve Kürt gruplara zaman zaman fazla vergi ödemek zorunda kalıyordu. Ayrıca haydutluk ve insan kaçırmalara maruz kalıyor, Müslüman olmaya zorlanıyorlardı. Bunlar yaşanırken merkezî ya da yerel devlet makamları, Ermenileri korumak için harekete geçmiyordu.42 Müslüman ülkelerde uygulanan zimmi sistemine uygun olarak Osmanlı İmparatorluğu'nda da Hristiyan ve Yahudilerin bazı özgürlükleri kısıtlanıyordu. İmparatorluğun zimmî sistemi büyük ölçüde Ömer Paktı örnek alınarak oluşturulmuştu. Devlet gayrimüslimlerin mülk edinme, yaşama ve ibadet etme özgürlüklerini koruyordu ancak özünde ikinci sınıf vatandaş statüsüne düşmelerini sağlıyordu. Örneğin gayrimüslimleri küçük düşürücü bir şekilde tanımlamak için gâvur sözcüğünü kullanıyordu. Ömer Paktı kapsamında gayrimüslimlerin yeni ibadet alanları inşa etmesi yasaklansa da bu yasağa Osmanlı İmparatorluğu'nun her bölgesinde uyulmadı. Bazı yerlere ibadethane inşa edilmesinin önüne geçilse de bazı bölgelerde yeni ibadet yapılarının ortaya çıkışı görmezden gelindi. Dini azınlık mahallelerinin oluşumu ile ilgili herhangi bir yasa bulunmamasına rağmen ibadet yeri oluşturma engeli yüzünden gayrimüslim halk, var olan tapınaklara yakın yerlerde toplanıp yaşamaya başladı.4344

Diğer yasal sınırlamalara ek olarak, Hristiyanlar birçok alanda Müslümanlara eşit sayılmamış ve çeşitli yasaklara maruz kalmışlardır. Örneğin bir Müslüman yargılanırken Hristiyan ve Yahudilerin tanıklığı mahkemeler tarafından kabul edilmiyor; tanıklıkları ancak ticari davalarda geçerli oluyordu. Gayrimüslimlerin silah taşıması, deveye ve ata binmesi yasaktı. Evlerinin Müslümanlarınkinden yüksek olmaması gerekiyordu. Ayrıca bazı dini uygulamaları kısıtlanmıştı; örneğin kiliselerin çan çalması kesinlikle yasaktı.4546

Islahat çalışmaları, 1840'lar-1880'ler

19. yüzyılın ortalarında üç büyük Avrupalı güç olan Büyük Britanya, Fransa ve Rusya, Osmanlı'daki Hristiyan azınlıkların durumunu sık sık gündeme getirir oldu ve azınlıklara Müslümanlarla eşit haklar verilmesi için yönetime baskı yapmaya başladı. 1839'dan anayasanın ilan edildiği 1876'ya kadar göreve gelen Tanzimat dönemi Osmanlı hükûmetleri, azınlık haklarını iyileştirmeyi amaçlayan bir dizi ıslahat yaptı. Ancak imparatorluğun Müslüman nüfusu Hristiyanlarla eşit statülere sahip olmayı reddedince ıslahatların çoğu hiçbir zaman uygulamaya geçemedi. 1870'lerin sonunda Rumlar ve Balkanlardaki çeşitli Hristiyan milletleri Osmanlı yönetimini istemiyorlardı ve zayıf durumdaki Osmanlı'dan ayrılmak için büyük güçlerden yardım alıyorlardı.4748

Diğer Hristiyan toplulukların ayrılıkçı hareketlerini sürdürdüğü yıllarda Ermenilerin büyük çoğunluğunda böyle bir girişim gözlemlenmemişti ve bu yüzden millet-i sadıka yani "sadık millet" şeklinde anılıyorlardı.49 1860'ların ortalarında ve 1870'lerin başlarında Ermeni toplumundaki bu pasiflik yerini yeni düşünce akımlarına bıraktı. Avrupa üniversitelerinde ya da imparatorluktaki Amerikan misyoner okullarında eğitim gören aydınların öncülüğünde Ermeniler, ikinci sınıf vatandaş statülerini sorgulamaya ve Osmanlı yönetiminden daha iyi bir muamele görmek için çeşitli yöntemlerle baskı uygulamaya başladı. Böyle bir zamanda Ermeni Cemaati Konseyi, Batı Ermenistan'daki köylülerin imzalarını toplayarak Osmanlı hükûmetine bir dilekçe yazdı. Bu dilekçede "Ermeni kasabalarında [Müslüman] Kürtler ve Çerkesler tarafından yapılan yağma ve işlenen cinayetler, vergi toplanmasında usulsüzlükler, hükûmet yetkililerinin cezaî davranışları ve Hristiyanların mahkemelerdeki şahitliğinin kabul edilmemesi" konularındaki mağduriyetlerin giderilmesi talep edildi. Osmanlı yönetimi bu şikâyetleri kabul ederek sorumluların cezalandırılacağının sözünü verdi ancak tam anlamıyla herhangi bir adım atmadı.50

Özellikle Bosna Hersek, Bulgaristan ve Sırbistan'dakiler olmak üzere Büyük Doğu Buhranı sırasında Hristiyan halklar tarafından çıkarılan ayaklanmaların Osmanlı yönetimi tarafından şiddet kullanarak bastırılması sonucunda Birleşik Krallık ve Fransa, 1856 Paris Antlaşması'nın kendilerine Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Hristiyan azınlıkları koruma ve olaylara müdahale hakkı verdiğini hatırlattı.51 Bu devletlerin bu yöndeki baskısı iyice artarken Sultan II. Abdülhamid, kısa süreliğine anayasa ilan edip meclis açarak meşruti monarşiye geçti ve Büyük Güçler ile görüşmelere başladı. Aynı sıralarda Kostantiniyye Ermeni Patriği II. Nerses, Ermenilerin "topraklara el konulması ... kadın ve çocuklara dinden dönme baskısı, kundaklama, şantaj, tecavüz ve cinayet" gibi olaylar yüzünden oluşan şikayetlerini Büyük Güçler'e iletti.52

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, Rusya'nın kesin zaferiyle sona erdi ve Rus ordusu Osmanlı'nın doğu topraklarının büyük bölümünü işgal etti. Bu işgal, doğudaki Ermeni köylerinde Osmanlı yöneticileri tarafından gerçekleştirilen katliamların öncesine denk gelmekteydi. Bu olayların arefesinde Patrik Nerses ve elçileri, Ermenilere yerel özerklik verilen bir maddenin 3 Mart 1878'de imzalanacak olan Ayastefanos Antlaşması'na eklenmesi yönündeki isteklerini Rus liderlere sundu. Ruslar maddenin eklenmesine sıcak bakarak konuyu gündeme taşıdı, ancak madde Osmanlılar tarafından görüşmelerde kesin bir şekilde reddedildi. Bunun üzerine iki taraf da Bâb-ı Âli'nin yoğun Ermeni nüfuslu illerde şartları iyileştirecek ıslahatlar yapması üzerinde anlaşmaya vardı ve Rusya ıslahatların garantörü oldu.53 Durum antlaşmaya 16. Madde olarak geçti ve böylece sonradan Ermeni Sorunu olarak adlandırılacak mesele ilk kez Avrupa diplomasisinde gündeme geldi.

Antlaşmanın bir kopyasını aldıktan sonra Britanya, antlaşmayı beğenmeyerek özellikle bölgeyi Rusya'nın etkisine fazlasıyla açan 16. maddeye itiraz etti. Ardından antlaşmayı yeniden gözden geçirip tartışmak için hızlı bir şekilde Haziran-Temmuz 1878'de Berlin Kongresi düzenlendi.{{#tag:ref|Berlin Kongresi'ndeki Büyük Güçler şunlardı: Rusya, Büyük Britanya, Fransa, Avusturya-Macaristan, İtalya ve Almanya.54|group="not"}} Patrik Nerses, Ermeniler adına konuşmaları için kongreye Başpiskopos Hrimyan Hayrik liderliğinde bir heyet gönderdi. Ancak herhangi bir ülkeyi temsil etmediği gerekçesiyle heyetin kongredeki oturumlara katılması kabul edilmedi. Yine de heyetin üyeleri, Büyük Güçler'in temsilcileriyle iletişime geçip Osmanlı İmparatorluğu içinde Ermenilere idari özerklik verilmesini tartışmak için çeşitli girişimlerde bulundu.

Osmanlı temsilcileri ile ortak bir noktaya varılmasının ardından Britanya, 16. Madde'nin hafifletilmiş yeni bir sürümünü hazırladı. Maddede bahsedilen illerde ıslahat yapılması hükmü aynen kaldı ancak Rus müdahalesiyle ilgili kısımlar kaldırılarak ıslahatların garantörlüğü daha fazla ülkeye bölüştürüldü. Büyük Güçler'in gözetimine dair muğlak bir ifade içeren yeni madde, Rusya'nın garantörlüğünü somut olarak kaldırmakta ya da dengelemekte başarısız oldu. Böylece ıslahatların zamanlaması ve uygulanması Bâb-ı Âli'nin eline kalmış oldu.55 Yeni madde, kongrenin son gününde kabul edilerek eski antlaşma yerine imzalanan Berlin Antlaşması'nda

  1. Madde olarak kendine yer buldu ve talepleri karşılanmayan Ermeni heyetini hayal kırıklığına uğrattı.

Ermeni Ulusal Hareketi

1878 Berlin Antlaşması'nın imzalanmasından sonra ıslahatların yapılması için oluşan beklentiler, Ermeni illerinde gidişatın daha da kötüleşerek şiddet olaylarının artması yüzünden hızla unutulup gitti. Olayların gidişatıyla ilgili artan kaygılar, Avrupa ve Rusya'da yaşayan Ermeni aydınlarının siyasi partiler ve topluluklar kurmasına yol açtı. Bu parti ve topluluklar, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan Ermenilerin her bakımdan daha iyi şartlara sahip olması amacıyla kuruldu. 19. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Ermeni aydınlarının bu hareketi üç parti etrafında yoğunlaştı: Etkisi Van çevresi ile sınırlı kalan Armenakan, Sosyal Demokrat Hınçak Partisi ve Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun). İdeoloji farklılıkları bir kenara bırakıldığında tüm partilerin ortak hedefi meşru müdafaa yoluyla Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermenilere daha iyi şartlar sağlamaktı. Ayrıca partiler Avrupalıların ıslahatlar konusunda Osmanlı yönetimine daha fazla baskı yapmasını destekliyordu.56

Hamidiye katliamları, 1894-96

Berlin Antlaşması'nın imzalanmasının hemen ardından Sultan II. Abdülhamid (1876–1909), Ermenilerin imparatorluktaki hiçbir ilde çoğunluğu oluşturamadığını ve düzenlenen hak ihlali raporlarının abartılmış ya da yanlış olduğunu ileri sürerek ıslahat hükümlerinin uygulanmasının önüne geçti. 1890'da çoğunlukla Kürt çetelerini birleştirerek Hamidiye Alayları'nı ortaya çıkardı ve alaylar "istedikleri gibi Ermenilerle uğraşmaları" için görevlendirildi.57 Genellikle aşırı vergi tahsisi yüzünden Osmanlı yöneticilerinin provokasyonuyla Ermeni nüfuslu yerlerde çıkan ayaklanmalar (örneğin 1894'te Sason ve 1895-96'daki Zeytun İsyanı), Hamidiye Alayları tarafından baskı ve katliam yoluyla bastırıldı. Bazı durumlarda Ermeniler alaylara karşı üstün geldi ve 1895'te olaylar Büyük Güçler'in fazlasıyla dikkatini çekti. Sonuç olarak Bâb-ı Âli, katliamlar yüzünden kınandı.58

Ekim 1895'te Büyük Güçler, Berlin Antlaşması'na benzer şekilde, Hamidiye Alayları'nın yetkilerini kısıtlamak için tasarladıkları yeni bir ıslahat paketini imzalatmak için Abdülhamid'i baskı uygulasa da bu başarıya ulaşamadı. 1 Ekim 1905'te 2 bin Ermeni, ıslahatların uygulanması için dilekçe vermek amacıyla Kostantiniyye'de bir araya geldi ancak Osmanlı inzibat birlikleri mitingi şiddet uygulayarak dağıttı.59 Kısa bir süre sonra Kostantiniyye'de Ermenilere yönelik şiddet olayları patlak verdi ve Ermeni nüfusun çok olduğu Bitlis, Diyarbekir, Erzurum, Harput, Sivas, Trabzon ve Van illerinde katliamlar yaşandı. Hamidiye katliamları olarak adlandırılan bu pogromlar serisinde ölen Ermeni sayısı kaynaklara göre farklılık gösterse de Avrupalı araştırmacılar sayının 88.000 ile 325.000 arasında olduğunu öne sürer.606162

Abdülhamid, Ermenilerin katledilmesine dair hiçbir zaman doğrudan emir vermese de bazı araştırmacılar padişahın dillendirilmeyen desteğinin olaylarda var olduğunu belirtmektedir.63 Katliamlar karşısında Avrupa devletlerinin sessizliğine öfkelenen Ermeni Devrimci Federasyonu, Avrupa sermayeli Osmanlı Bankası'nı 26 Ağustos 1896'da bastı. Osmanlı Bankası Baskını olarak bilinen olayda hem Ermeni militanlar hem de Osmanlı askerleri dahil 10 kişi, baskından sonra İstanbul'da başlayan etnik şiddet sırasında ise çoğu Ermeni 6.000 sivil öldü.64 Baskın Avrupa kamuoyunda Ermenilere yönelik sempati uyandırarak övgü topladı. Avrupa ve ABD'de çıkan çeşitli gazetelerde Abdülhamid eleştirilerek "büyük katil" ve "kızıl sultan" şekilde adlandırıldı.65 Büyük Güçler, yeni ıslahatları yürürlüğe koyma sözü verse de çatışan siyasi ve ekonomik çıkarlar nedeniyle bu söz hiçbir zaman yerine getirilmedi.

Kırım'ın başlangıcı

1908 Jön Türk Devrimi

24 Temmuz 1908'de Selânik merkezli Üçüncü Ordu subayları, II. Abdülhamid'e darbe yaparak Hamid'in devlet üzerindeki mutlak otoritesine son verdi ve anayasa tekrar ilan edilerek otuz yıl önce tatil edilen meclis tekrar açıldı. Ermeniler, anayasanın ilanını eşitlik taleplerinin sağlanması konusunda bir umut olarak yorumladı. Darbeyi yapan subaylar, çökmekte olduğu anlaşılan devletin yönetiminde ıslahatlar yapmayı ve onu modernleştirerek Avrupa standartlarına ulaştırmayı amaçlayan Jön Türk hareketine bağlıydı.66 1902'de Jön Türklerin Paris'te düzenlediği bir kongre sırasında hareketin liberal kanadının başları Prens Sabahaddin ve Ahmed Rıza Bey, imparatorluğun tüm azınlıklara bazı yeni haklar tanımasının kendi amaçları açısından da gerekli olduğuna milliyetçi kanadı kısmen de olsa ikna etmişti.

Jön Türk hareketi içinde gizli faaliyet yürüten sayısız devrimci örgütlenme vardı ve bunlardan birinin adı İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) idi. Yönetime muhalif subayların üye olduğu Selanik merkezli İttihat ve Terakki, merkezî yönetime karşı yapılan bazı isyan hareketlerinin arkasında yer alıyordu. Ek olarak 1908'de Üçüncü Ordu ve İkinci Ordu Birlikleri'ne bağlı kişiler de Sultan II. Abdülhamid'e karşı olduklarını ilan etmişlerdi. Bu muhalif asker dalgası yüzünden Abdülhamid'in otoritesinin sarsılışı imparatorlukta yaşayıp baskı gören Arapları, Bulgarları, Ermenileri, Rumları, Süryanileri ve Türkleri sevindirmişti.67

1909 Adana Katliamı

1909 başlarında gerçekleşen karşı darbe, 13 Nisan 1909'da 31 Mart Vakası ile sonuçlandı. İslamcı ilahiyat öğrencilerinin ve softaların desteğiyle ayaklanan bazı gerici Osmanlı askerî güçleri bu karşı darbe sonucunda, ülkeyi padişahın ve şeriatın kontrolü altına döndürmeyi amaçlamıştı. Gerici güçler ile İttihat ve Terakki arasında patlak veren kargaşa ve çatışmalar, İttihatçıların ayaklanmayı kontrol altına alıp karşıt liderleri askerî mahkemelerde yargılamasına kadar devam etti.

Şeriatçı ayaklanma başta Jön Türk hükûmetini hedef alsa da, daha sonradan anayasanın yeniden yapılandırılmasında desteği olduğu varsayılan Ermenilere karşı bir pogroma dönüşerek Adana'da yayıldı.68 Adana Katliamı olarak adlandırılan bu olayda tahminlere göre 15.000 ile 30.000 arasında Ermeni öldürüldü.6970

Balkanlar ve Rusya'daki çatışmalar

1912'de patlak veren Birinci Balkan Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisiyle ve Avrupa topraklarının %85'inin kaybıyla sonuçlandı. İmparatorluktaki birçok insan yenilgiyi "Bir araya gelmeyi bilmeyen bir millete Allah'ın verdiği ilahi ceza" olarak yorumladı.71 Bu olay üzerine ülkedeki Türk milliyetçisi hareketi, Anadolu'yu yavaş yavaş son sığınak olarak görmeye başladı. Ermeni nüfus ise burada önemli bir azınlığı oluşturmaktaydı.

Yaşadıkları ülkelerin Osmanlı'dan bağımsızlık kazanmasından sonra ve özellikle Balkan Savaşları sırasında ve sonrasında, Balkanlar'da yaşayan birçok Müslüman katledilirken yüz binlercesi yaşadıkları yerlerden kovuldu ve mülteci durumuna düşüp Anadolu'ya yerleştiler. Bu mülteciler muhacir olarak adlandırılıyordu.72 Rus-Türk savaşları ve Balkanlardaki çatışmalar yüzünden 19. yüzyılın ortalarından itibaren yüz binlerce Türk, Çerkes ve Çeçen; Çerkes Soykırımı gibi kendilerine karşı gerçekleştirilen katliamlar yüzünden Kafkaslardan ve Rumeli'den Anadolu'ya kaçtı ve diğer bir çoğu sınır dışı edildi. Paul Henze'ye göre Çerkes Soykırımı'nın gerçekleştirilmesi ve Rusya'nın Çerkesleri etnik bölgelerinden sürme konusundaki başarısı, Osmanlı'ya Ermeni Kırımı'nı gerçekleştirmesi için ilham verdi.73

İmparatorluğun Müslüman kesimi, zulmü gören bu mülteciler yüzünden öfkeli bir hâle büründü. O sıralar Kostantiniyye'de yayımlanan bir dergi, havayı şöyle yansıttı: "Bu bir uyarı ... Ey Müslümanlar, rahatlamayın! İntikam almadan kanınızın soğumasına izin vermeyin!"74 850.000 civarındaki Müslüman sığınmacı, Osmanlı'da Ermenilerin yaşadığı yerlere yerleştirildi. Tarihçi Taner Akçam'a ve diğer tarihçilere göre muhacirler, Hristiyan komşularıyla iyi anlaşmayı kabul etmeyerek Ermeni katliamları ve Ermeni mülklerine el koyulması sırasında önemli bir rol oynadılar.75

I. Dünya Savaşı

Osmanlı İmparatorluğu, 2 Kasım 1914'te İtilaf Devletleri'ne karşı İttifak Devletleri'nin yanında I. Dünya Savaşı'na dahil olarak savaşın Orta Doğu cephesini de açmış oldu. Kafkasya Cephesi, İran Cephesi ve Çanakkale Cephesi'nde meydana gelen çatışmalar Ermeni nüfuslu bazı şehirleri de etkiledi. Savaşa girmeden önce İttihat ve Terakki hükûmeti, Erzurum Ermeni Kongresi'ne özel bir heyet göndererek Ermenilere çeşitli taleplerini iletti. Bu kongrede, Kafkasya Cephesi açıldığında Rusya Ermenilerinin Rus ordusuna karşı ayaklanarak Güney Kafkasya'nın Osmanlı tarafından ele geçirilmesini kolaylaştırmaları istendi.7677 24 Aralık 1914'te Harbiye Nazırı Enver Paşa, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda imparatorluğun kaybettiği bölgelere yeniden sahip olmak için Rusya'nın Kafkas Ordusu'nu Sarıkamış'ta kuşatıp yok etmeyi amaçlayan planını uygulamaya koydu. Ancak Osmanlı kuvvetleri muharebede bozguna uğratılarak neredeyse tamamen yok edildi. İstanbul'a döndüğünde Enver Paşa, muharebenin bölgedeki Ermenilerin Rusların yanında yer alması yüzünden kaybedildiğini ilan ederek Ermenileri suçladı.78 Bunların yanı sıra Kasım 1914'te şeyhülislamın Hristiyanlara karşı cihat ilan etmesi de bazı milliyetçi kesimleri Ermenilere karşı kışkırttı.79

1914'ün Ağustos ayından beri Anadolu'nun doğu sınırlarına yer yer saldırılar gerçekleştiren Rus birlikleri, Osmanlı'nın Sarıkamış mağlubiyeti sonucu askerî eylemlerinin dozunu arttırmıştır. Doğu illerinin Rusya tarafından istilası esnasında karışıklık çıkartmak için teşvik edilen ve bölgede faaliyet gösteren Batılı misyonerlerce de desteklenen Rum ve Ermeni unsurlardan oluşan bir takım çeteler hırsızlık ve öldürme gibi faaliyetlerde bulunurlar.80 Ermeni ve Rum komitacıları, sonralardan İngiliz subayları ile bazı Amerikan memurlarının suskunluklarından kuvvet alırlar, hatta bazı memurlar tarafından da direkt olarak maddi olarak desteklenirler.81 1860'lardan beri çeşitli siyasi ve silahlı girişimler içerisinde olan bu Ermeni unsurlar yaşanan gelişmeler ile siyasi kimliklerine güç kazandırır ve itilaf devletlerince daha fazla destek alırlar. Bu süreçte bölgedeki etnik unsurlar arasındaki çatışma ve çekişmeler de hız kazanır.8283

Kafkas sınırlarında, Ermeni köylerine, siyasi ve dini liderlere yönelik saldırılar ve katliamlar 1914 Eylül ayında tekrar tırmanışa geçer. İtilaf devletlerince silahlandırılan Ermenilere karşı Erzurum'da Bahattin Şakir'in kurduğu çetelere Hasan İzzet Paşa'nın emriyle 9. Kolordu'ya bağlı birliklerden subay ve Erzurum'dan ise gençler verilir.8485 Almanya'nın Erzurum Konsolosu'nun raporuna göre, İzzet Paşa'nın birlikleri Ermeni köylerine baskın, öldürme ve soygun girişimleri gerçekleştirmiştir.86 Benzer şekilde o dönemin savaş tarihçilerinden olan Fransız Gaston Gaillard, Ermenilerin bölgede yaşayan Müslüman Türk ve Kürtlere karşı düzenli saldırılar gerçekleştirdiğini belirtir.87 Savaş çıktıktan sonra Ermeni gönüllülerinin bir kısmı milis (veya çete) gücü olarak dağlara çıkar, bir kısmı da gönüllü olarak Rus Ordusu'na Ermeni Gönüllü Tugayları'na katılır.88 Rusların da desteğini alan Ermeniler, Van ve diğer doğu illerinde özellikle müslüman sivil Türklere ve Osmanlı devlet kurumlarına karşı saldırılar düzenler, devlet kurumlarını bombalar.8990

Ermeni milis ve gönüllülerinin neden olduğu Osmanlı asker ve sivil kaybı sayısı konusunda farklı görüşler vardır.91 Tam rakam bilinmese de Bitlis ve Van civarında 300 bin ila 400 bin Müslüman Kürt'ün, toplamda ise yaklaşık 500 ila 600 bin Müslüman Türk ve Kürt'ün öldürüldüğü düşünülmektedir.9293 Lozan Görüşmeleri'nde İngiliz Avam Kamarası üyesi T. P. O'Connor; yaklaşık 200 bin Ermeni gönüllünün itilaf devletleri safında Osmanlı'ya karşı savaşırken öldüğünü ifade etmiştir.94

Amele Taburları

25 Şubat 1915'te Osmanlı Genelkurmayı, Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından "güvenlik ve önlemleri artırmak" amacıyla hazırlanarak Osmanlı kuvvetlerinde görev yapan tüm etnik Ermenilerin görevlerinden uzaklaştırılması ve terhis edilmeleri emrini veren 8682 sayılı emri yayımladı. Görevden uzaklaştırılan kişiler silahsız bir şekilde Amele Taburları'na yollandılar. Emirde Ermeni Patrikhanesi, devlet sırlarını Ruslara açıklamakla suçlandı. Enver Paşa, bu kararın "Ermenilerin Ruslar ile iş birliği yapacağına dair kaygı" üzerine çıktığını ifade etti.95 Normalde Osmanlı Ordusu, yalnızca 20 ile 45 yaş arasındaki gayrimüslim erkekleri düzenli orduya alıyordu. Daha genç (15-20) veya daha yaşlı (45-60) gayrimüslim erkekler ise her zaman Amele Taburları'nda ücretsiz emekle yol yapımı vb. işlerde lojistik destek olarak yer almışlardı. Şubat'tan önce ise bazı Ermeniler hamal olarak kullanılmıştı ancak sonraları idam edilmişlerdi.96 Ermeni askerlerin görevden uzaklaştırılması ile silahsız lojistik taburları, sonradan gerçekleşecek kırımın önemli bir habercisi olarak nitelendirilir. Andonyan Belgeleri{{'}}nin aktardığına göre bu taburlarda Ermenilerin idam edilmesi, İttihat ve Terakki'nin önceden planlanmış stratejisinin bir parçasıydı. Bu Ermeni acemi birliklerinin ortadan kaldırılması sonradan yerli Türk çeteleri tarafından gerçekleştirildi.97

Van, Nisan 1915

Kafkasya'da Teşkilât-ı Mahsusa üniteleri ile birlikte görevde bulunan, ve bunları caniler olarak tanımlayan, Alman subay Louis Mosel bölgede görev yapan Jön Türk komitesine bunların işten el çektirilmesi talebinde bulunur. Van civarında görevli olan Alman subay Friedrich-Werner von der Schulenburg98 ve Büyükelçi Hans von Wangenheim komitenin bölgedeki eylemlerine son verilmesi için gayret ederler.99100 19 Nisan'dan itibaren Van İsyanı başlar. Ermenilerin isyanı sonrasında Mayıs ayı içinde Rus birlikleri kenti ele geçirirler.101 Bu dönemde Van çevresinde 250 bin kadar Ermeni toplanır.102 Ağustos ayı içinde Osmanlı Devleti'nin Van'ı bir süreliğine ele geçirmesine rağmen, Rus ve Ermeni kuvvetleri şehri tekrar geri alırlar.103 Ve 18 Nisan'da Bitlis İsyanı yaşanır.104

Ermeni aydınların tutuklanması ve sürülmesi, Nisan 1915

1914'e gelindiğinde Osmanlı yöneticileri, imparatorlukta yaşayan Ermenilerin devlet güvenliğini tehdit ettiğine dair açıklamalar yapmaya çoktan başlamıştı. Bir Osmanlı deniz subayı tarafından bu durum şu şekilde kaleme alınmıştı:105

Ermenilerin Kızıl Pazar ( Garmir Giragi) olarak adlandırdığı 23-24 Nisan 1915 gecesinde Osmanlı hükûmeti, başkent İstanbul'da yaşayan yaklaşık 250 Ermeni aydın ve komite liderinin il genelindeki çeşitli yerlerde toplanmasını ve derhal tutuklanmasını emretti. Bu kişiler daha sonra Ayaş ve Çankırı'daki iki toplama merkezine gönderildi.106 Bu tarih Çanakkale'de İttifak Devletleri'nin boğazı geçerek başkente ulaşmak için Şubat ve Mart 1915'te giriştikleri başarısız deniz harekâtlarının hemen sonrasına denk düşmekteydi.

24 Nisan tutuklamalarından dönen az sayıdaki Ermeni lider haricindekiler 29 Mayıs 1915'te Tehcir Kanunu'nun meclisten geçmesinin ardından zorla göç ettirildi ya da öldürüldü.107108 24 Nisan tarihi günümüzde dünya genelindeki Ermeniler tarafından Ermeni Soykırımı'nı Anma Günü olarak anılmaktadır.

Tehcir

27 Mayıs 1915'te çıkarılan “Tehcir Kanunu” Kanun-ı Muvakkat (geçici yasa) ile,yerel mülki ve askerî yöneticilere, uygun görecekleri kişileri geçici olarak başka vilayetlere nakletme yetkisi verilir.109 30 Mayıs günü Meclis-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu) kararıyla tehcir süresiz hale getirilir.

10 Haziran'da “Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik” bir kararname ile nakledilen kişilerin gayrimenkul varlıklarının nasıl tasarruf edileceği belirlenir.110 Ermenilerin boşalttığı yerler muhacirlere verilecek, buna karşılık Ermeniler'e mal ve mülklerine karşılık benzerleri yerleştirme bölgelerinde verilecekti.111

Türk Tarih Kurumu eski başkanı Yusuf Halaçoğlu'ca Osmanlı arşivlerine dayanan rakamlara göre, 413.067112 Ermeni tehcire tabi tutulmuştur.

Ancak bu rakam, tehcir arşivleri ellerinde bulunmayan kimi kurumlarca bunlara kendi imkanları ile göçeden Ermeniler eklenerek farklı rakamlar verilegelmiştir.

Encyclopedia Britannica, İngiliz Yabancı İşler Dairesi Yetkilisi Arnold J. Toynbee'nin 1.000.000-1.200.000 Ermeni'nin tehcire tabi tutulduğunu ve bunlardan 600.000'inin hayatını kaybettiğini söylediğini aktarmaktadır.113.

Tehcire tabi tutulanlar ABD resmî kaynaklarına göre 486.000114, Catholic Encyclopedia'ya göre 600.000115, Salahi Sonyel'e göre ise 700.000116 olarak tahmin edilmektedir.

Bu dönemde Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti (İngilizce: American Committee for Relief in the Near East-ACRNE) tehcire tabi olanlara Eset Paşanın onayıyla göç bölgelerinde yardımda bulunmuştur. Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti ismini 1918'den sonra almış olan Ermenilere ve Süryanilere Amerikan Yardım Heyeti adı altında başlayan ve kısaca Yakın Doğu Yardımı (Near East Relief) olarak bilinen ve I. Dünya Savaşı sırasında kurulan bir yardım organizasyonu idi.

İstanbul, İzmir, Kütahya, Balıkesir gibi güvenlik sorunu olmayan bölgelerde göç uygulanmayacaktır.117118119 Karar ve yönetmeliklerde güvenilir, sanatkâr ve ticaret erbabı olan ve kadın, kimsesiz çocuk ve yaşlılar tehcire tutulmayacaklardır.120 Uygulanması emredilen Ereğli’de ise Müslümanlar karşı çıkarlar ve büyük oranda yerlerinde kalacaklardır. Ne var ki Ereğli'den techir edilenler olacak, ve bunlar “ayrılıkçı” olarak adlandırılacaklardır. Techir kanunun bir başka dikkat çeken yönü ise Müslüman evlerinin aranmasını içermemesidir. Bunun sayesine Anadolunun birçok kentinde Müslüman komşularının sakladıkları Ermeniler de tehcire tabi tutulmayacaklardır.121

Anadolu'da kendi imkanlarıyla göç yerlerinden ayrılanlar serbestçe yer değiştirirler, ve bunlar arasında Anadolu’dan İstanbul'a gelen tahminlere göre yaklaşık 15.000 Ermeni İstanbul Ermenilerinin evlerinde yerleşir. Arşavir Şiraciyan İstanbul'da saklananların büyük çoğunluğunu genç erkekler oluşturduğunu, komitacı olduklarını ve silahlarının bulunduğunu yazmıştır.122

Mardin ve Diyarbakır bölgesindeki Süryaniler ile Hakkâri'deki Nasturiler'in bir kısmı karara aykırı bir şekilde tehcire tabi tutulmuştur. Diyarbakır'da Ermeniler ve diğer Hristiyan ahaliden yaklaşık 2.000 kişi öldürüldüğünde ise Osmanlı hükûmeti, Ermeniler için uygulanan inzibat tedbirlerinin (Akçam'ın kitabında öldürme eylemleri) diğer hristiyanlar için uygulanmaması gerektiğini hatırlatan telgraf çekmiştir.123

Bunu izleyen aylarda Anadolu'nun Ermeni nüfusunun büyük bir kısmı kafileler şeklinde yola çıkarılarak, bölgedeki varlık mücadelesinin zorlukları nedeniyle çatışmalardan arık bulunan nadir osmanlı toprakları arasına giren, Suriye Çölü'ndeki Deyrizor'da kurulan toplama kamplarına sevkedilir. Kafilelere katılanların önemli bir bölümü yolda ölür veya öldürülür. 4 Ağustos'ta yayımlanan bir hükûmet emriyle Katolik ve Protestan Ermenilerin sevki durdurulsa da bu emrin bir etkisi olmaz.

Türk Tarih Kurumu eski başkanı Yusuf Halaçoğlu'nun Osmanlı Arşivlerine dayanan rakamlarında, bölgedeki çetelerin saldırısı, hastalık vb. durumlarla toplam 56.610 Ermeni'nin öldüğü aktarılmaktadır.124

Toplama kampları

Tehcire tabi tutulan kimselerin mecliste, 1919 senesinden itibaren tekrar iskan edilmesi kararı alınır ve uygulamalar sonucuna, mahfuz arşiflere göre, 277.000 civarında Ermeni tekrar memleketlerine yerleştirilmiştir.125

Teşkîlât-ı Mahsûsa

I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı, Teşkîlât-ı Mahsûsa adlı özel birlikler kullanılır ve bunlar bu iş için planlanmış gizli birimler (Special Organization) tarafından yapılır.126 Osmanlı Devleti'nin gizli servisi olan organizasyon İngiliz elçisi Canning Startfort'un (Civinis Efendi) önerileri ile kurulmuş olan düzensiz bir harb birimidir.127 17 Kasım 1913 tarihinde Enver Paşa idaresinde ve örgütlenmeden ise Süleyman Askerî sorumluluğunda kurulmuştur.128 Teşkilât-ı Mahsusa birliklerinin insan kaynakları Kürt aşiretleri, mahkûmlar ve Kafkas ve Rumeli göçmenleri'nden oluşmakatdır.129130

Mülklere el konması

Tehcir Kanunu, sınır dışı edilen Ermenilerin mülkleri ile ilgili bazı tedbirler uygulamaya koydu. 13 Eylül 1915'te Osmanlı meclisinden geçen "Geçiçi Müsadere ve Kamulaştırma Kanunu" ile birlikte "Emvâl-i Metruke" yani terk edilmiş mallar olarak tanımlanan araziler, çiftlik hayvanları ve evler dahil olmak üzere Ermenilere ait tüm mallara Osmanlı yönetimi tarafından el konuldu.131 Meclis-i Mebusan Reisi Ahmed Rıza bu kanunu kınayarak şunları söyledi:

1919 Paris Barış Konferansı sırasında bir Ermeni heyeti, yalnızca Ermeni kilisesinin uğradığı $3.7 milyar ( enflasyon oranları ile yaklaşık $ milyar) maddi zarara ilişkin bildirimde bulundu.132 Ermeni cemaati daha sonra Osmanlı yönetimi tarafından el konulan mülk ve malların iadesine ilişkin ek bir talep sundu. Ermeni heyeti tarafından Yüksek Kurul'a sunulan ve Ermeni cemaatinin dini liderleri tarafından hazırlanan ortak bir beyanname, Osmanlı hükûmetinin 2.000 kilise ile 200 manastırı yıktığını ve Ermeni mallarının başkalarına verilmesi için yasal zemin oluşturduğunu iddia etti. Beyanname, Türk ve Rus Ermenistanı'ndaki kişisel mülk ve varlıkların toplam zararıyla ilgili mali bir değerlendirme de sunarak bu zararın sırasıyla 14.598.510.000 ve 4.532.472.000 frank ( enflasyon oranları ile yaklaşık $ milyar) olduğuna yer verdi.133134 Ermeni cemaati, aslen kilisenin sahip olduğu mülkün iadesini ve getirilen gelirin geri ödenmesini de istedi. Osmanlı yönetimi hiçbir zaman bu taleplere cevap vermedi ve bu yüzden herhangi bir iade gerçekleşmedi.135

Sürgün edilen Ermenilere ait malların tümüne 1930'ların başında el konuldu.136 O zamandan beri, Ermeni Kırımı sırasında el konulan malların hiçbirinin iadesi yapılmadı. Türk tarihçi Uğur Ümit Üngör gibi Ermeni mallarına el konması üzerine araştırmalar yapan çeşitli tarihçiler, kitlesel bir şekilde devlet kontrolüne geçen Ermeni mallarının günümüz Türkiye Cumhuriyeti'ne sermaye sağlayarak ülkenin ekonomik temellerinin oluşumunda önemli bir rol oynadığını savunmaktadır. El konulan mallar; köylü, asker ve işçi gibi alt sınıf Türklere orta sınıfa yükselme fırsatı sağlamıştır. Üngör'e göre "devletçi Türk ulusal ekonomisinin inşası, Ermeni mallarının yıkımı ve kamulaştırılması olmadan" mümkün olamazdı.137

Kırım'a karşı muhalefet

Bazı Türk siyasetçiler ve askerî liderler tehcirleri ve katliamları engellemeye çalıştı. Örneğin, 1915'in Konya ve Halep valisi Mehmed Celal Bey binlerce Ermeni'yi tehcirden kurtarmasıyla bilinir.138 Tehcir emirlerine karşı çıkması üzerine Celal Bey Halep valiliği görevinden alındı ve Konya'ya nakledildi.139 Buna rağmen, Celal Bey tehcirler devam ederken defalarca Osmanlı otoritelerinden yerlerinden edilen Ermeniler için sığnak sağlanmasını talep etti.140 Bu taleplerin yanı sıra Celal Bey Bâb-ı Âli'ye "Ermenilere karşı alınan tedbirlerin her açıdan anavatanın yüksek menfaatlerine aykırı olduğunu" belirten birçok telgraf ve protesto mektubu gönderdi.141 Ancak talepleri göz ardı edildi.142

18 Haziran 1914'te Ankara valisi olarak atanmış olan Hasan Mazhar Bey de tehcir kararlarına karşı gelenlerin arasındaydı.143 Ermenileri tehcir etmeye karşı gelmesi sebebiyle Mazhar Bey, Ağustos 1915'te Ankara'daki valilik görevinden alındı ve yerine Teşkîlât-ı Mahsûsa'nın önde gelen bir üyesi olan Atıf Bey getirildi.144 Mazhar Bey daha sonra bu olayı "Bir gün Atıf Bey yanıma geldi ve otoritelerin tehcir sırasında Ermeniler'in öldürülmesine dair talimatını sözlü olarak iletti. 'Hayır, Atıf Bey. Ben bir valiyim, haydut değil, bunu yapamam, bu görevi bırakacağım ve istersen sen gelip bunu yapabilirsin' dedim." diye anlatır.145

Osmanlı otoritelerinin Ermenilere yönelik uygulamalarını protesto için daha sonra istifa eden Bağdat valisi Süleyman Nazif, Hadisat gazetesinin 28 Kasım 1918'deki bir sayısında şunları yazdı: "Tehcir kılıfı altında toplu katliamlar işlendi. İşlenen suçların çok açık olduğu göz önüne alındığında, faillerinin çoktan asılmış olması gerekirdi."146

Bir gazete haberine göre, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında, Nureddin Paşa tarafından TBMM'ye Anadolu'da hayatta kalan veya bölgeye geri dönen tüm Ermeni ve Rumları öldürme önerisi sunuldu. Öneri Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından reddedildi.147

Türk-Müslüman katliamları

I. Dünya Savaşı'nda Ermeni isyanları boyunca Rusların desteklediği düzensiz Ermeni askerleri, Ermeni Kırımı'na karşılık olarak bölgedeki Türk sivillere karşı birçok katliam ve savaş suçu işledi.148149 1915 ve 1916 arasındaki dönemde bölgede en az 128,000 ve bazı tahminlere göre 600,000 kadar Türk ve Kürt, Ermeni gönüllüler ve Rus askerleri tarafından öldürüldü. O dönemde bölgede bulunan bir İranlı büyükelçinin tahminine göre 1917 ve 1918 yılları arasında Rus askerleri tarafından işgal edilmiş bölgede 400,000 Müslüman daha öldürüldü, ancak Rudolph J. Rummel'in dediğine göre bu tahmin güvenilir değildi ve 1915 ve 1918 arasındaki dönemde toplam 150,000 Türk sivil Ruslar ve Ermeniler tarafından öldürüldü.150 Tarihçi Uğur Ümit Üngör'e göre, 1916 yılında Çoruh Havzası'nda 45,000 Türk ve Kürt katledildi.151 Rus Yarbay Tverdohlebof, 1917 yılı ilkbaharında Ermenilerin halkın elindeki silahları toplamak amacıyla halka zulmettiğini ve işkence yaptığını belirtti.152 Daha sonra, Rus ordusu çekildikçe katliamlar artmaya başladı.153 1918'de Erzincan'da Ermeniler 800 Türk sivili öldürdü.154 Ermeniler Erzurum'a çekilirken yoldaki Türk köylerindeki halkı öldürdüler.155 Ilıca'da Ermenilerden kaçamayan Türkler öldürüldü.156 Tepeköy'ün tüm Müslümanları 17 Şubat 1918 tarihinde öldürüldü.157 Tepeköy'de öldürülen Türklerin cesetleri 2010'da Atatürk Üniversitesi'nin yaptığı kazılarda bulundu ve sayıları 150 olarak tespit edildi.158 26 Şubat 1918 günü Tekederesi'nden çekilen Ermeniler yolları üzerine çıkan Müslümanları öldürdü, önlerine çıkan köylerdeki halkın hayvanlarını çaldı.159 27 Şubat 1918 günü Ermeniler Erzurum'un Alaca köyünde Türkleri öldürdü.160 Erzurum'da Türk çarşıları Ermeniler tarafından yakılmaya başlandı.161 26-27 Şubat 1918 gecesi Ermeniler Erzurum'da 3000162 ila 8000163164 Müslümanı öldürdü.165 Rus Yarbay Tverdohlebof, Şubat 1918 sonlarında Erzurum'a yakın köylerdeki Türklerin "ortadan kaybolduklarını" bildirmektedir.166 Aralık 1918'de Uluhanlı, Kamerli ve Dereleyez halkı Ermeni çetelerinin zulmüne uğradı.167168169 Mayıs 1918'de bölgeyi ele geçiren Osmanlı ordusu Ermenilerin 250 Müslüman köyünü yaktıklarını bildirdi.170

Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Ermeni Kırımı'nın sebep olarak gösterildiği katliamlar devam etti. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Ermeni - Fransız işbirlikçileri Türklere yönelik öldürme, yaralama, gasp vb. olaylarında bulundu.171 1920 yılında Ermeniler tarafından Kozan Katliamı gerçekleştirildi.172173174 22 Haziran 1920'de, en az 64 sivil Kahyaoğlu Çiftliğinde Ermeniler tarafından katledildi.175 Ermeni ve Fransız askerler tarafından kadınlara sıklıkla tecavüz ediliyordu.176 Savaş sonucu, Antep'teki 10,000 evden 8,000'i yok edildi.177178179 Yunan ordusu ile beraber savaşan Ermeni gönüllüler tarafından da benzer katliamlar gerçekleştirildi. Armutlu Yarımadası'nda, Yunan ordusu ve Ermeni gönüllüler 27 Türk köyünü ateşe verdi,180 Türk kadınlarına tecavüzler etti181 ve 5,500182 ila 9,100183 Türk sivili öldürdü. Ermeniler ayrıca 5 ve 8 Eylül 1922 arasında 3,500 Türk sivilin yanarak öldüğü ve 855'inin Yunan askerleri tarafından öldürüldüğü Manisa Yangını'nın başlatılmasında önemli bir rol oynadı.184185186187

Mahkemeler

Eylül 1915 ile Haziran 1916 arasındaki örfi yargılamalar

Tehcir sürerken, kendilerine verilen yetkiyi istismar eden, görevini kötüye kullananlar hakkında yargılama yapılmıştır. Henüz savaşı hangi tarafın kaybedeceğinin de belli olmadığı Eylül 1915 ile Haziran 1916 arasında, vilayetlerde kurulan Divan-ı Harbi Örfi mahkemelerinde 1.673 kişi yargılanmış, 67’si idam olmak üzere 659'u cezalandırılmıştır. Bu yargılamalar, Osmanlı devletinin sistematik soykırım amacı gütmediğinin kanıtlarının başında gösterilmektedir. Asker, memur ve sivillerden oluşan toplam 1.673 kişi yargılanır. Bunlardan 67’si idama, 524 kişi hapse, 68 kişi kürek, para, pranga ve sürgün cezalarına çarptırılırlar. 1918 senesi ve Mondoros Mütarekesi’ne kadar aralıklarla yapılan yargılamalarda cezalandırılanların sayısı bir kat daha artarak 1.397'ye kadar yükselir.188

Mehmed Talat ve Said Halim'in Yüce Divan'a sevki

1918 senesinde ise, ilk olarak 28 Ekim 1918’de Talat Paşa ve Said Halim paşa Yüce Divan'a sevkedilecekler. Çok geçmeden de 19 Şubat 1919’da Birinci Cihan Harbi'nin tarafsız ülkeleri Danimarka, İsveç, İsviçre, Hollanda ve İspanya’ya başvurularak iddiaları soruşturmak üzere ikişer yargıç görevlendirmelerini talep edilecektir. Ancak, bu girişimi İngilizler ve Fransızlar engelleyeceklerdir.

Âliye Divan-ı Harb-i Örfi ve Malatya sürgünleri

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 18 Ocak 1919 tarihinde Britanya Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe Malta Adası'na götürülür ve bu olaylarda katliam yapmakla suçlanan 145 kişinin yargılandığı bir mahkeme kurulur. 29 Temmuz 1921'de İngiliz Kraliyet Başsavcısı sanıkların hepsine beraat kararı verir. Bu mahkemede ABD tarafından da ellerinde bu konunun soykırım olduğunu gösterir hiçbir belge olmadığı bildirilmiştir (ABD o dönemde bölgede konuyla ilgili gözlemciler bulundurmaktadır).189

Kırımın en büyük sorumlularına ve bazı işbirlikçi Ermenilere karşı Talat Paşa suikastı gibi bir dizi suikast gerçekleştirildi.190 Bu operasyon Nemesis Operasyonu olarak da anılır.191

1914'ten 1918'e Ermeni nüfusu, ölenler ve sağ kalanlar

Ermeni Kırımı sırasında kaç Ermeni'nin hayatını kaybettiğine dair fikir birliği olmamasına rağmen batılı tarihçiler, 1914 ve 1918 arasında 500.000'den fazla Ermeni'nin öldüğünü genel anlamda kabul eder. Tahminler 800.000192 ile 1,500.000 (Fransa,193 Kanada194 ve diğer bazı devletlerin rakamı) arasında değişiklik gösterir. Encyclopædia Britannica, Britanya Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Arnold J. Toynbee'nin yaptığı bir araştırma sonucunda 600.000 Ermeni'nin "öldüğünü veya tehcir sırasında katledildiğini" belirttiği 24 Mayıs 1916 tarihli rapora dayanarak aynı sayıyı aktarır.195196 Ancak bu rakam Kırım'ın yalnızca ilk yılını hesaplamıştır ve Mayıs 1916'dan sonra hayatını kaybedenler bu sayıya dahil değildir.197

Daha önceden Talat Paşa'ya ait olan belgelere göre 1915'ten 1916'ya kadar 970.000'den fazla Osmanlı Ermenisi, ülkenin resmî nüfus kayıtlarında ortadan kayboldu. Belgeler ve kayıtlar, 1983'te Paşa'nın eşi Hayriye Talat Bafralı tarafından bunları Talât Paşa'nın Evrak-ı Metrukesi (Talat Paşa'nın Kara Kaplı Defteri olarak da bilinir.) adıyla yayımlayacak olan Türk gazeteci Murat Bardakçı'ya verildi. Belgelere göre, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1915 yılına gelmeden önce 1,256.000 Ermeni yaşamaktaydı. Ancak Talat Paşa'nın kendisinin eklediği dipnotta bu sayının yüzde 30 kadar fazlasının gerçek rakamı vereceği tahmin edilmiştir. Buna ek olarak Paşa, yaptığı hesaplamaya Protestan Ermenileri dahil etmemiştir. Bu yüzden tarihçi Ara Sarafyan'a göre savaş başlamadan önce imparatorluğun Ermeni nüfusu 1,700.000 civarındaydı.198 İki yıl sonra 1917'ye gelindiğinde ise bu sayı 284.157'ye düşmüştü.199

Amerikalı tarihçi Justin McCarthy, savaş öncesindeki Ermeni nüfusunu ve ardından ölümden kurtulan kişi sayısını tahminen hesaplayarak 600.000'den biraz az sayıda Ermeni'nin 1914 ile 1922 arasında öldüğünü öne sürdü.200 Daha sonradan yayımladığı makalelerden birinde ise 1913'teki kayıtlar göz önüne alındığında sayıya 250.000 kişinin daha eklenmesi gerektiğini yani toplamda 850.000 kişinin hayatını kaybettiğini ifade etti.201

Ancak McCarthy'nin rakamlarına birçok uzman tarafından karşı çıkılmıştır. Bunlardan Frédéric Paulin, McCarthy'nin metodolojisini sert bir şekilde eleştirerek kusurlu olduğunu öne sürdü.202 Diğer uzmanlardan Hilmar Kaiser de203 profesörler Vahakn Dadrian204 ve Levon Marashlian gibi benzer eleştiriler sundu.205 Bu eleştiriler yalnızca McCarthy'nin metodolojisi ve hesaplama sonuçlarıyla ilgili değildi, ayrıca kendisinin birincil kaynaklarıyla yani Osmanlı nüfus sayımlarıyla da ilgiliydi. Eleştiri yapan uzmanlar, 1912'de yapılmış resmî bir nüfus sayımı olmadığına dikkat çekerek rakamların 1905'te II. Abdülhamid tahttayken yapılan sayıma dayandığını bildirdi.206 Osmanlı nüfus sayımları Ermeni nüfusunu 1,2 milyon olarak iddia ederken Harput Kaymakamı Faiz El-Guseyn, bu sayının 1,9 milyon olduğunu iddia eder.207 Bunların yanı sıra bazı modern çalışmalar 2 milyonun üzerinde bir sayı verir. Alman konsolos yardımcısı Max Erwin von Scheubner-Richter, 100.000'den az sayıda Ermeni'nin Kırım'dan kurtulduğunu ve diğerlerinin ortadan kaldırıldığını () yazar.208

Toplu ölümler, Türkiye kurulmadan birkaç yıl önce Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Cephesi'nde devam etti.<ref>

  • </ref>

    Kayıtlara göre 60.000 ile 98.000 arasında Ermeni sivil, Türk ordusu tarafından öldürüldü.209 Bazı sayımlarda ise katledilen toplam Ermeni sayısı yüz binler olarak geçti.210211

Mirası ve tarihyazımı

Türkiye

Ermenistan ve Azerbaycan

Kırım'ın ellinci yıldönümü olan 24 Nisan 1965'te, sadece Erivan'da yüz bin Ermeni olayların soykırım olarak tanınması ve Ermenistan'ın Türkiye'den toprak ilhak etmesi için dünya çapında eylemler yaptı.212213 İki yıl sonra, Erivan'daki Tsitsernakaberd'de Kırım'a adanmış bir anıtın inşası tamamlandı.214

1988'den beri, Ermeniler ve Türki Azeriler uluslararası alanda Azerbaycan'ın bir parçası olarak tanınan bir Ermeni yerleşim bölgesi olan Dağlık Karabağ üzerine uzun sürmüş bir etnik-toprak anlaşmazlığında bulundular. Başlangıçta Ermenilerin barışçıl protestoları olarak başlayan anlaşmazlık kısa süre içerisinde şiddete dönüştü ve her iki tarafta da katliamlara yol açarak yarım milyondan fazla kişinin yerinden edilmesiyle sonuçlandı.215216 Anlaşmazlık boyunca hem Azerbaycan hem de Ermenistan birbirlerini diğer tarafa karşı soykırım planlamakla suçladılar, ancak bu iddialar diğer gözlemciler tarafından şüpheci bir şekilde ele alındı.217 Bu sorunun bir parçası olarak, Azerbaycan da Türkiye'nin 1915 Kırımı'nı reddetme çabasına katıldı.218 Viken Çeteryan'a göre, "1915 Kırımı'nın çözülmemiş tarihi mirası" Karabağ sorununa neden oldu ve çözülmesini engelliyor.219

Arşiv kaynakları

Osmanlı kaynakları

İlgili maddeler : Tehcir Kanunu, Ermenilerin Nakil ve Sevklerini Gerektiren Siyasî Sebepler220, Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik221, Ermenilerin İskân ve İaşeleri ile Diğer Konular Hakkında Yönetmelik222.

Teşkilât-ı Mahsusa'nın kayıtlarının imha edilmiş bulunması ve İttihat ve Terakki Cemiyeti kayıtlarının kaybedilmiş olması, bunların işe bulaşmış olup, tehcir kanununun gerçekde bir toplu imha projesi olduğu tezini kanıtlamayı kimilerince güçleştirmektedir.223

Teşkilât-ı Mahsusa ve İttihat ve Terakki arşivlerinin Ekim-Kasım 1918'de, yani Osmanlı Devleti'nin savaşta yenildiği ve Talât Paşa hükûmetinin düştüğü günlerde, yakılarak imha edildiği aktarılmaktadır.224

Şevket Süreyya Aydemir, Talât Paşa'nın 7 Kasım 1918'de yurt dışına kaçmadan önce Arnavutköy'de bulunan bir dostunun yalısına bavullar dolusu evrak götürdüğünü ve bu evrakların yalının alt katındaki ocakta yakıldığı nakledildiği aktarmıştır.225

Teşkilât-ı Mahsusa şefi Hüsamettin Ertürk'e göre, 14 Ekim 1918'de kurulan Ahmet İzzet Paşa hükûmeti, Teşkilât-ı Mahsusa Müdürlüğü'ne çalışmaların derhal durdurulması ve arşivlerin yokedilmesi emrini vermiştir.226

Mithat Şükrü (Bleda) ve Ziya Gökalp'a göre, önemli evraklar Dr. Nazım Bey tarafından alınıp götürülmüştür.227

Teşkilât-ı Mahsusa hakkında (bu güne kadar tek köklü araştırmanın yazarı olan) Philipp Stoddard'a göre, Teşkilât-ı Mahsusa Ermeni tehcirinde hiçbir rol oynamamıştır. Guenter Lewy Stoddard'la 2001 senesinde görüştüğünü ve Stoddard'ın hâlâ aynı görüşü savunduğunu bildirmiştir.228

2005 senesinde yayınlanan, Talat Paşa'nın Enver Paşaya yazmış olduğu bir mektupta Teşkilât-ı Mahsusa ile ilgili şu ifadeleri bu iddianın yanlışlığını belgelemektedir: "(...) Mayıs'ın yirmi beşine kadar olan İstanbul gazetelerini okuduk. Arkadaşları Teşkilât-ı Mahsusa'dan dolayı itham ediyorlar. Guya bütün Ermeni ve Rum tehcirini ve bir takım fenalıkları Teşkilât-ı Mahsusa yapmış. Bu da İttihat ve Terakki Merkez-i Umumisi'ne tabi imiş. Bundan bir netice çıkaramadıkları reis ve müddeiumumilerin mütemadiyen istifa ettikleri anlaşılıyor. Mahkûm edemeyeceklerini anladıklarından dolayı, Malta'ya göndermiş olacaklar. (...)"229

Örgütün kayıtlarını Ermeni sorunu nedeniyle imha etmiş olması tezi, Talat Paşa'nın Ermeni tehciri konusunda kaleme almış olduğu evrâk-i metrukesi'nin mahfuz olması nedeniyle, savunulan imhanın önceliğinin Ermeni faciası olamayabileceği antitezini ayrıca kuvvetlendirmektedir230.

Kayıtların imha edilmesi konusunda, somut olarak soykırım projesinin belgelerinin yok edilmesi tezinin haricinde farklı gerekçeler öne çıkmaktadır. Teşkilatın yurt içi ve yurt dışında, (kimileri idamla sonuçlanabilecek olan) çok sayıda yasa dışı eylemleri bulunuyordu: karşı-istihbarat, propaganda, örgütlenme, suikast ve darbe gibi. Bu gizli örgütün 8 Ekim 1918'de İttihat ve Terakki hükûmetinin iktidardan ayrılması ile tasfiye edilmiş olması neticesinde üyelerinin divan-ı harpça takibe alınılması kararlaştırılmıştı. Söz konusu kayıtların imha edilme gerekçelerinin, savunulan tehcirde teşkilatın rol oynamasıyla ilintilendirilmesinin dışında, dönemin osmanlı hukukunca idama kadar gidebilecek olan pek çok suçları olması kayıtlarını imha etmelerini kuvvetle izah etmeye yetebilir niteliktedir.

Ankara İstiklal Mahkemesinde İzmir Suikastı sanıklarından Kör Ali İhsan Bey sorgu esnasında elindeki (Kırım ile ilgili ?) bütün belgeleri yaktığını söylemiştir.231

Ermeni kaynakları

Belgelerin bazısının (örneğin: Andonyan Belgeleri) düzmece olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bundan dolayı hükûmetin parmağı olduğunu kanıtlama iddiasındaki yayınların birçoğu savaş zamanındaki propagandanın damgasını taşımaktadır.232

Alman kaynakları

Savaş zamanının Alman kaynakları hakkında aynı şey (propaganda olduğu) savunulmamıştır.233

Türklerin tepkileri

Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa (Kut) anılarında (güncel Türkçe çeviriye göre) şöyle yazmıştır:234

Ahmet Refik 1919'da yayımlanan İki Komite İki Savaş adlı eserinde İttihatçıların Ermenileri imha etmek ve bu surette Vilâyât-ı Sitte meselesini ortadan kaldırmak istediğini aktarmıştır.235

Bursa milletvekili Hasan Fehmi Bey (Kolay), TBMM'nin 17 Teşrinievvel 1336 (17 Ekim 1920) tarihli gizli oturumunda şöyle konuşmuştur:236

Vahakn N. Dardian'ın aktardığına göre, Mustafa Kemal (Atatürk), yabancı basına karşı kitle halinde acımasızca evlerinden göçürülen ve kırıma uğratılan milyonlarca Hristiyan yurttaşın hayatlarının hesabını vermek zorunda olduğunu söylemiştir.237 Fakat Türkiye'de zuhura gelmiş şayan-ı arzu olmayan bazı ahval olarak bahsettiği olaylarda Ermenilerin başına ne geldiyse kendi politikaları yüzünden geldiğini söyleyerek Müslümanların sorumlu tutulmayacağını eklemiştir.238

Soykırım terimi

Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin tanımlamasına göre: ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir öbeğin tümünü ya da bir bölümünü yok etme niyetiyle yapılan yapılan saldırılar soykırım olarak nitelendirilir ve katliam olsa bile bir millete veya ırka yöneltilmediği takdirde soykırım sayılmaz. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi (9 Aralık 1948) 260 A-III BM Kararıdır. Jenosit (soykırım) kavramı Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin tarafından ortaya atılmıştır. Raphael Lemkin, kavramı Yunanca “genos” (soy, kavim) ve Latince “cidus” (öldüren) kelimelerini bir araya getirerek oluşturmuştur. Ermeni Soykırımı tezi ve 11 Ağustos 1933'te Irak'ın kuzeyinde Duhok ve Musul illerinde yaşanan Süryanilere yönelik katliamı (Simele Katliamı) inceleyerek 'Crime of Barbarity' (Barbarlık suçları) adlı yazısını hazırlayan Lemkin, aynı yılda İspanya'nın başkenti Madrid'de toplanan Milletler Cemiyeti'nin Hukuk Konseyi'nde “Bir kişiyi öldüreni yargılamak mümkünken, bir milyon insanı ölüme göndereni yargılamak niçin mümkün olmuyor” sorusunu ortaya atarak uluslararası bir soykırım sözleşmesi çabası içine girdi. Soykırım sözcüğünü 1944 yılında Axis Rule in Occupied Europe (İşgal Altındaki Avrupa'da ittifak Güçlerinin İktidarı) adlı kitabında ilk olarak kullanan Raphael Lemkin. Lemkin, Ermeni meselesini 20. yüzyıla ait tipik bir soykırım örneği olarak tanımlıyordu.239

Zamanın İçişleri Bakanı Mehmed Talat Bey'in 1915 yılı içinde Andonyan belgeleri diye bilinen ünlü “Talat Paşa telgraflarının” kopyalarını barındıran kitapta soykırımı planladığı öne sürülmüştür. Andonyan Belgeleri'nde Ermeni tehciri sırasında Ermenilerin imha edilmesini emreden 50 telgraf ve 2 mektup mevcuttur ancak Andonyan Belgeleri'nin sahte olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bundan dolayı hükûmetin parmağı olduğunu kanıtlama iddiasındaki yayınların birçoğu savaş zamanındaki propagandanın damgasını taşımaktadır.240

Teşkilât-ı Mahsusa nın sadece cephe ve cephe gerisi Ermeni güçlerin tavsiyesinin (Ermeni İsyanlarına karşı enformasyon toplama ve değerlendirme, toplanan enformasyonun operasyonel şekilde kullanılması ve örtülü faaliyette bulunma) yanında “tehcir” edilen Ermeni sivil halka karşı planları olduğu ve bu planların “soykırım” tanımına girdiği ileri sürülmektedir.

İttihat ve Terakki sözcülerinden Hüseyin Cahit (Yalçın)'a göre yurdun Ermenilerden arındırılması “müthiş ve memleket için zaruri olduğu sarahatle anlaşılan” bir karardır.241 2 Ağustos 1914'te seferberlik günün gecesi, Kuşçubaşı Eşref'in “Anadolu'dan gayri Türk unsurların tasfiye” planı doğrultusunda İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez-i Umumi'de alınan karar ile Doğu Anadolu Bölgesi'nde Teşkilat-ı Mahsusa birlikleri oluşturulmuştur.242243244 Celâl Bayar'ın Teşkilat-ı Mahsusa şefi Eşref Kuşçubaşı'ya atfen belirttiğine göre Mayıs-Ağustos 1914'te Harbiye Nezaretinde yapılan toplantıların başlıca konusu stratejik noktalarda kümelenmiş ve dış tesirlere bağlı gayrı Türk yığınlarının tasfiyesi idi.”245

Teşkilat-ı Mahsusa hakkında araştırma yapan yazar Philipp Stoddard'a göre, Teşkilat-ı Mahsusa, Ermenilerin sınır dışı edilmesinde herhangi bir rol oynamamıştır.246 Soykırım inkar tezini başlatan kişi olarak tanınan Guenter Lewy Stoddard'la 2001 senesinde görüştüğünü ve Stoddard'ın hâlâ aynı sonucu savunduğunu bildiriyor.247 Lewy, soykırım tezinin savunucularından olan Vahakn Dadrian'ın, orijinal kaynakların imkân vermeyeceği varsayımlarda bulunduğunu bildiriyor.248

Soykırımı tanımında insan kayıplarının hangi amaçla gerçekleştirildiğini içermektedir. 1915 olaylarının ardındaki hükûmet politikasını kanıtlayacak belgelerin ortaya çıkarılması, soykırım tartışmalarının ana eksenini oluşturmuştur. Ayrıca Osmanlı arşivlerinde yer alan kayıtlara göre, 1906-1922 yılları arasında Anadolu'da ve Kafkaslar'da, 517.955 Müslüman Osmanlı vatandaşının öldüğü aktarılmıştır.249

Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu: İttihat ve Terakki'den Kurtuluş Savaşı'nda adlı eserinde Jenosit'in Türkçe karşılığı olarak kullanılan Soykırım kavramını tercih etmediğini açıklamaktadır. Bunun nedeni olarak Kırım kavramının sıradan bir katliamdan farklı olarak Ermenilere yapılanları tanımlamak için Anadolu'da yaygın olduğunu ve Soykırım kelimesinin Nazilerin Yahudilere yönelik ırkçılığa dayalı bir jenosit türünü çağrıştırması ve konuyla uğraşan tüm araştırmacıların Ermeni Kırımı'nın arkasındaki ana nedeninde ırkçılığın yatmadığı noktada hemfikir olduklarını göstermektedir. Ayrıca Kırım kavramını tercih etmesinin psikolojik boyutunun olduğunu da itiraf etmektedir.250

Yakın yıllarda Ermeni Soykırımı hakkındaki eserlerden biri de Ermeni asıllı Amerikalı tarihçi Vahakn Dadrian'ın The History of the Armenian Genocide (1995) adlı eseridir. Ermeni soykırımının resmî Osmanlı makamları tarafından değil, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne bağlı gizli bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa eliyle yürütüldüğü de iddia edilir.251

Ayrıca Toynbee, 1967'de yayımlanan Acquaintances adlı eserinde “1915'te Türkiye'de işlenmiş olan soykırım üstüne çalışmalarım bana ilk günahın gerçekliğini gösterdi” diye yazmış,252 Vahakn Dadrian'a yazdığı 6 Aralık 1973 tarihli mektubunda “Ermeni Soykırımı büyük bir suçtur” demiştir.253

Soykırım olarak tanımlayan ülke ve kuruluşlar

Ermeni Soykırımı son yıllarda bazı uluslararası kuruluşlar ve pek çok devletlerin parlamentoları tarafından resmen tanınmıştır. Günümüzde İsviçre'de Ermeni Soykırımını reddetmek suçtur. Benzer bir yasa taslağı da Fransız parlamentonun her iki kanadında kabul edilmiş; ancak Fransa Anayasa Konseyi “anayasaya aykırılık” gerekçesiyle yasayı iptal ettiği için yürürlüğe girmemiştir.254 Bunun dışında 30 kadar ülke, parlamentolarında, Ermeni soykırımı tezini tanıyan yasaları kabul etmişlerdir. Amerika Birleşik Devletleri, dönemin başbakanı Joe Biden'in 2021 yılında yaptığı başkanlık açıklaması ile olayı soykırım olarak kabul etmiştir.255256257 Olay, daha önceden eyalet bazında, 50 eyaletten 49'unda258 ve Washington, DC yönetimince soykırım olarak kabul görmüştü.259

İlk Ermeni Kırımı Anıtı 24 Nisan 1968 tarihinde Lübnan'ın Beyrut şehrinde dikilmiştir. Bundan sonra Ermenistan, ABD, Mısır, Fransa, Brezilya, Bulgaristan ve İtalya gibi ülkelerde de bu tip anıtlar dikilmiştir.

Türkiye'deki yaklaşımlar

Yusuf Hikmet Bayur, 12 Temmuz 1921 tarihli Vakit gazetesinden alıntı yaparak birçok yerde çoktan beri süregelmiş olan sorunların bu olay ile baş göstererek asla arzu etmediği suistimallere sebep olduğu, birçok memurun haddinden ziyade zulüm ve şiddet gösterdiği ve birçok yerde birtakım masumların da kurban olduğunu aktarmaktadır.260 Ayrıca, tehcir sırasında Ermenilere karşı herhangi bir saldırıda bulunanların tevkif edilerek, Divan-ı Harp Mahkemesine sevk edilmesi ve en ağır şekilde cezalandırılmaları da karara bağlanmıştır.

Yusuf Halaçoğlu, tehcire tabi tutulan Ermenilerin sayısının Halep'ten gelenlerle birlikte 438.758 kişi olduğunu, açlık, tifo ve dizanteri gibi hastalıklar, iklim koşulları, Arap aşiretleri ve eşkıyaların saldırıları sonucu ancak 382.148 kişinin iskân sahasına varabildiğini söylemektedir.261

Bunların yanında Türkiye'nin tezine göre Ermeniler I. Dünya Savaşı sırasında büyük bir isyan başlatmış ve birçok yerde katliamlar yapmışlardır. Buna dair Ermenilere (Bir Ermeni'nin Fransız Horizon gazetesinde yayınlanan mektubu) ve Ruslara (Rusya'nın Paris Büyükelçisi Sazanov'a ait bir yazı) ait önemli vesikalar mevcuttur.262

Türk gazeteci Güneri Cıvaoğlu 11 Ekim 2007 günlü Milliyet gazetesindeki yazısında,263 Ermeni siyasetçi ve Ermenistan'ın ilk başbakanı olan Ovanes Kaçaznuni'nin 1923 yılında Bükreş'te yapılan Ermeni meselesiyle ilgili Taşnak Partisi toplantısında bir rapor sunduğunu, ilgili raporda önemli itirafların yer aldığını belirtmiştir. İlgili rapor264265 Ocak 2008 tarihli ve İstanbul Ticaret Odası Başkanlığınca Türkçe olarak kitapçık halinde yayımlanmış olup, raporun ön sözünde İTO başkanı Murat Yalçıntaş'ın yaptığı açıklamada "1882 yılında kurulduğunda ilk başkanı Osmanlı tebası bir Ermeni olan İstanbul Ticaret Odası, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan tarihi olayların hiçbir politik kaygı taşımadan değerlendirilmesini arzu etmektedir." ifadesine yer vermiştir. Ayrıca, ilgili raporda Ovanes Kaçaznuni'ye ait " Osmanlı'dan, Akdeniz'e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Derhal gönüllü birlikleri oluşturduk, Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletleri'nin bize vadettiği Ermenistan hayali vardı, gerçeği göremedik." şeklinde ifadeler de yer almaktadır.266 267

Ağustos 2009'da Ermenistan merkezli bir haber ajansının yayınladığı habere göre Atatürk, Amerikalı Amiral Bristol'e 7 Mart 1920'de gönderdiği telgrafta, “Kendi çıkarlarının peşinde koşanlar Anadolu'da 20 bin Ermeni'nin öldürüldüğü yalanını uydurdu.” diyerek, bu olayın bir katliam olmadığını ve Ermenilerin saldırmasına yerel halkın gösterdiği direnişin doğal sonucu olduğunu belirterek bunun dünya kamuoyuna bildirilmesini istemiştir.268269270

Milas doğumlu olup 1910'de ABD'ye göç eden Yahudi Albert Amateau yeminli noter beyanında “Soykırım'ın tamamen yalan ve bir iftira kampanyası eseri olduğu” nu beyan etmektedir.271

Türkiye'de öğretim üyeleri ve gazetecilerden oluşan bir grup 2008'de "Özür Diliyorum" adıyla, imza kampanyası başlattılar.272273 Prof. Ahmet İnsel, Prof. Baskın Oran, Dr. Cengiz Aktar ve gazeteci-yazar Ali Bayramoğlu, kampanyanın öncülüğünü yaptılar. Ermenilerin başına gelenlerin yıllardır konuşulmamış olunmasından dolayı kişisel olarak özür dilenmektedir.274275 Kampanya yayınlandığı ilk 24 saat içinde 5000 kişi tarafından imzalandı.276 Bu kampanyaya karşı olanlar ise yeni kampanyalar başlattılar.277

Türkiye'deki siyasetçiler, öğretim üyeleri, gazeteciler, öğrenciler, meslek kuruluşları ve her kesimden insanın katıldığı 278 "Özür Dilemiyoruz" adlı imza kampanyasına279 iştirak edenlerin sayısı Mayıs 2015 tarihi itibarıyla 91.000 kişiden fazla olmuştur.280

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, aydınların 1915 olayları konusunda Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatmasına tepki göstererek, konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada: "Herhalde onlar böyle bir soykırımı işlemiş olacaklar ki özür diliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin böyle bir sorunu yok" dedi.281

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, kendilerini aydın olarak tanımlayan bir grubun Ermenilerden özür dilenmesi amacıyla başlatmak istedikleri "özür diliyorum" kampanyasının "yozlaşma ve çürümenin ulaştığı vahim durumu göstermesi" açısından ibret verici olduğunu söyledi.282

Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı, yaptığı açıklamada kampanyayı doğru bulmadığını, özür dilemenin yanlış olduğu ve zarar verici sonuçlar da doğurabilecek bir davranış olduğunu belirtti.283 Genelkurmayın yaptığı açıklama, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Koray Çalışkan ve Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Filiz Koçali tarafından "demokrasiye müdahale" olarak değerlendirildi.284

TÜRKSAM Başkanı Sinan Oğan, özür metninde "Ermeni Soykırımı" adı yerine "Büyük Felaket" (Մեծ Եղեռն Medz Yeğern) adının kullanılmasının Türk halkını aldatmaya yönelik bir kelime oyunu olduğunu iddia etti. Oğan, Ermenicede bu kavramının İsa'nın çarmıha gerilmesi için de kullanıldığını belirti. Bu ismin seçiminin Holokost (Yahudi Soykırımı) örneğinde olduğu gibi Ermenilerin de kendilerine has bir soykırım adı oluşturma çabası olduğunu iddia etti. Özür metninde soykırım kelimesinin kullanılmamasının amacının konu hakkında fazla bilgiye sahip olmayan Türk halkını aldatmak ve olayı basit ve masum bir özür kampanyası olarak göstererek imza toplamak ve dünyanın en büyük suçu kabul edilen soykırım suçunu Türk halkına kabul ettirmek olduğunu savundu.285

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk olarak 24 Nisan 2014 arefesinde Başbakanlık tarafından Ermenice dahil dokuz dilde bir taziye mesajı yayınlanarak "Ermeni vatandaşlarımız ve dünyadaki tüm Ermeniler için özel bir anlam taşıyan 24 Nisan, tarihi bir meseleye ilişkin düşüncelerin özgürce paylaşılması için değerli bir fırsat sunmaktadır. (...) Türkiye'de 1915 olaylarına ilişkin farklı görüş ve düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi; çoğulcu bir bakış açısının, demokrasi kültürünün ve çağdaşlığın gereğidir." dendi. "Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır." ifadesine yer verilen "Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz." dendi.286287

Bunun ardından, her yıl 24 Nisan'da resmi taziye mesajı yayınlanması gelenek haline geldi.

Kültürel kayıp

Ermeni kültür, din, tarih ve toplumsal mirasına ait nesnelerin yok edilmesi, hem kırımın kendisinin hem de sonrasındaki inkâr sürecinin bir başka önemli parçasıydı. Bu bağlamda Ermeni kiliseleri ve manastırları tahrip edildi veya camilere dönüştürüldü, Ermeni mezarlıkları yerle bir edildi ve Van gibi bazı şehirlerde Ermeni mahalleleri yıkıldı.288

Katliamlarla aynı dönemde Ermeniler tazminat almaksızın servetlerini ve mülklerini kaybetti.289 İş yerleri ve çiftleri ellerinden alındı; tüm okullar, kiliseler, hastaneler, yetimhaneler, manastırlar ve mezarlıklar Türk devletinin mülkü hâline geldi.290 Ocak 1916'da Osmanlı Ticaret ve Ziraat Nezareti, imparatorluğun sınırları içinde faaliyet gösteren tüm mali kuruluşların Ermeni varlıklarını hükûmete devretmesini emreden bir kararname çıkardı.291 Gayrimenkul, nakit, banka mevduatı ve mücevheratın yanı sıra altı milyon Türk altın parasının böylece Ermenilerden alındığı kaydedildi. Bu varlıklar daha sonra Deutsche ve Dresdner bankaları dahil çeşitli Avrupa bankalarına yatırıldı.292

I. Dünya Savaşı'nın son bulmasıyla Ermeni Kırımı'ndan sağ kalanların bazıları evlerine geri dönmeye ve mülklerini geri istemeye çabaladı ancak Ankara Hükûmeti bunun önüne geçti.293

1914'te İstanbul Ermeni Patriği, gözetimi altındaki Ermeni kutsal bölgelerinin bir listesini hazırladı. Bu listede 200 tanesi manastır, 1.600 tanesi kilise olmak üzere 2.549 dini yer vardı. 1974'te UNESCO, 1923’ten sonra Türkiye'nin doğusunda ayakta kalan 913 Ermeni tarihi eserinden 464 tanesinin tamamen ortadan kaybolduğunu, 252 tanesinin harabeye dönüştüğünü ve 197 tanesinin onarılması gerektiğini belirten bir açıklama yaptı.294

Kültürel yansımaları

Romanlar

Ermeni soykırımı tezlerine dayanak oluşturan önemli birincil kaynaklar, ABD Büyükelçisi Henry Morgenthau'nun Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü (1919), Alman din adamı Johannes Lepsius'un Bericht über die Lage des armenischen Volkes in der Türkei (Ermeni Halkının Türkiye'deki Durumunu Anlatan Rapor - 1916) adlı eserleri ile, İngiliz Hükûmeti'nin tarihçi James Bryce ve Arnold Toynbee'ye hazırlattığı bir belge derlemesi olan Mavi Kitap 'tır.

  • Franz Werfel, Musa Dağ'da Kırk Gün (1936) adlı Samandağı Ermenilerinin direnişini anlatan romanı yazmıştır.
  • Douglas Scott, The Disinherited (Mirassız bırakılanlar), Century, 1990
  • Louis Carzou, La Huitième Colline (Sekizinci Tepe), Liana Levi, 2006
  • Halil İbrahim Özcan, Küller Arasında, NoktaKitap, 2009

Filmler

  • Ravished Armenia (ABD, 1919)
  • America America (ABD, 1963)
  • Nahapet (Sovyetler Birliği, 1977)
  • The Forty Days of Musa Dagh (ABD, 1982)
  • Mayrig (Fransa, 1991)
  • Avetik (Hollanda, 1992)
  • Ararat (Kanada, 2002)
  • Tarlakuşları Çiftliği (İtalya, 2007)
  • Ravished Armenia, restore edilmiş ve 23dk. eklenmiş versiyonu (2009, ABD)
  • Kesik (Almanya, 2014)
  • 1915 (ABD, 1915)
  • The Promise (ABD, 2016)
  • Osmanlı Subayı (2017)

Müzik

  • System of a Down: P.L.U.C.K.
  • System of a Down: Holy Mountains
  • Serj Tankian: Yes, It's Genocide
  • Diamanda Galas: Defixiones, Will and Testament: Orders from the Dead

Galeri

Dosya:Near East Relief slide.jpg|Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti tren vagonlarından inen kadınlara yardım ederken (1919) Dosya:Near east relief the armenian refugees in syria-1.png|Suriye'de Ermeniler Dosya:Near East relief armenian woman with baby in syria3.png|Suriye'de Ermeni anne ve çocuğu Dosya:Near East relief armenians bound for Greece.png|Yunanistan'a gemi ile taşınan Ermeniler Dosya:Armenians 1915 escaping from a railroad train.png|Tehcire tabi tutulanlar Ermeniler tren vagonlarıyla Dosya:Armenian Genocide Memorial - Yerevan (2903020364).jpg|Soykırım Anıtı Dosya:April24Victims.jpg|24 Nisan'da tutuklanan Osmanlı Ermenisi aydınlar Dosya:Bursa Armenian Genocide Orphans.jpg|Ermeni yetimler, Bursa Dosya:Armenian Genocide Orphans in Pera.jpg|Ermeni yetimler, Pera Dosya:Armenian woman kneeling beside dead child in field.png|Ermeni anne ve çocukları Dosya:Armenian genocide4.jpg|Ermeni çocuklar, Doğu Anadolu Dosya:Armenians hung.jpg|Alman ve Osmanlı muhafızları tarafından asılan Ermeniler Dosya:Armenian refugees at Van crowding around a public oven during 1915.png|Tehcir edilen Ermeniler fırın önünde ekmek bekliyorlar, Van Dosya:Armenianvictimsassault.jpg|Ermeni çocukların cesetleri Dosya:Armenianmothermourning.jpg|Beş çocuğunun cesetlerinin yanında bir Ermeni anne Dosya:BaqubaArmenianOrhpans.jpg|Irak'ta 850 Ermeni yetim çocuk Dosya:Armenian_genocide_heads.jpg|Başı kesilmiş Ermenilerin başları Dosya:Armenian_woman_and_sons.jpg|Ölmüş çocuğunun yanında duran anne

Ayrıca bakınız

Notlar

Kaynakça

Konuyla ilgili yayınlar

<div class="references-small">
  • Gördüklerim Yaşadıklarım, Rus Yarbay Tverdohlebov (Gn. Kur. Bşk. Yayınları/PDF formatında kitap)

  • Ahmed Rüstem Bey, (Çev. Cengiz Aydın), Cihan Harbi ve Türk Ermeni Meselesi, Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2001. ISBN 975-8509-14-4

  • Aktan, Gündüz Suphi, Açık Kriptolar, Aşina Kitaplar, Ankara, 2006. ISBN 978-9944-963-05-3

  • Dadrian, Vahakn N. (Çev. Attila Tuygan), Ermeni Soykırımında Kurumsal Roller, Belge Yayınları, İstanbul, 2004. ISBN 975-344-300-5

  • Gaunt, David (Çev. Ali Çakıroğlu), Katliamlar, Direniş, Koruyucular: I. Dünya Savaşında Doğu Anadolu'da Müslüman-Hıristiyan İlişkileri, Belge Yayınları, İstanbul, 2007. ISBN 975-344-387-0

  • Halaçoğlu, Yusuf, Ermeni Tehciri, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul, 2003. ISBN 975-8486-15-2

  • İrtem, Süleyman Kani, Ermeni, Meselesinin İçyüzü, Temel Yayınları, İstanbul, 2004, ISBN 975-410-047-0

  • Kılıç, Selami, Ermeni Sorunu ve Almanya, İstanbul, 2003, ISBN 975-343-381-6

  • Palalı, İrfan, Tehcir Çocukları, Su Yayınları, İstanbul, 2008. ISBN 9756709467

  • Temir, Taner, 1915 ve Sonrası Türkler ve Ermeniler, İmge Kitabevi, Ankara, 2001. ISBN 975-533-318-5

  • Samuel Weems, Ermenistan: Terörist “Hıristiyan” Ülkenin Sırları, (Armenia: Secrets of A “Christian” Terrorist State), Azeri Türkçesi’nden çeviren Hüseyin Adıgüzel (İstanbul: İleri Yayınları, March 2006), ISBN 975-6288-82-5, 392 sayfa.

  • Bolhovitinov, Leonid Mitrofanoviç, (Yayına hazırlayan: Mehmet Perinçek), Bolhovitinov 11 Aralık 1915 Tarihli Resmî Ermeni Raporu, Doğan Kitap, İstanbul, 2009. ISBN 978-605-111-115-5

</div>

Dış bağlantılar

  • .

  • (Ermeni Soykırımı çalışmalarına, araştırmalarına ve doğrulamaları için)

Orijinal kaynak: ermeni kırımı. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. The Armenian Genocide Museum-institute | erişimtarihi = 16 Ağustos 2021 | tarih = 25 Nisan 2019 | çalışma = web.archive.org | arşivurl = https://web.archive.org/web/20210308151711/https://web.archive.org/web/20190425020531/http://genocide-museum.am/eng/states.php | arşivtarihi = 8 Mart 2021 | ölüurl = }}

  2. Erdoğan tells Germany to look at own 'genocide' history, Yeni Şafak, 6 Haziran 2016. "...Armenian claims of "genocide" during the 1915 events", "Turkey denies the alleged Armenian "genocide", 1

  3. The German Foreign Ministry operative, Ernst Jackh, estimated that 200,000 Armenians were killed and a further 50,000 expelled from the provinces during the Hamidian unrest. French diplomats placed the figures at 250,000 killed. The German pastor Johannes Lepsius was more meticulous in his calculations, counting the deaths of 88,000 Armenians and the destruction of 2,500 villages, 645 churches and monasteries, and the plundering of hundreds of churches, of which 328 were converted into mosques.

  4. Carnegie Report, Macedonian Muslims during the Balkan Wars, 1912.

  5. Henze, Paul. Circassian Resistance. Page 111.

  6. "La Turchia in guerra " in "Pro Familia", Milanօ, 17 Geniano, 1915 pp. 38-42
    "Berliner Morgenpost", " Der Heilige Krieg der Muselmanen", 14 November 1914
    Ludke T., Jihad made in Germany, Ottoman and German Propaganda and Intelligence Operations in the First World War, Transaction Publishers, 2005, pp. 12-13
    Vahakn Dadrian, The History of the Armenian Genocide. Ethnic Conflict from the Balkans to Anatolia to eh Caucasus, Berghahn Books, Oxford, 1995, ss. 3-6

  7. Akçam, A.g.e., s. 233-234.

  8. Müteakid Kaymakam Şerif Köprülü, Sarıkamış İhata Manevrası ve Meydan Muharebesi, İstanbul, 1338, s. 119.

  9. PA-AA / R 14085. Erzurum Konsolosu Max Erwin von Scheubner-Richter'in 5 Aralık 1914 tarihli raporu.

  10. A.A. Weltkrieg, 11 d secr., Band 4, A 37451. Schulenburg"un Ermurum, 28 Kasım 1915 tarihli raporu.

  11. Wolfdieter Bihl, Die Kaukasus-Politik der Mittelmächte, Teil 2, Wien / Kölm / Glatz, s. 67-68.

  12. Akçam, A.e.g., s. 235.

  13. Sabah Arşiv Erişim: 05 Aralık 2005

  14. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 1916'da Ermeni Sürgünlerine İlişkin belgesi

  15. Edward Aloysius Pace, 1922, The Catholic Encyclopedia: An International Work of Reference on the Constitution, Doctrine ... p.

  16. Lewy, Guenter, "The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide", p. 248.

  17. BOA, DH.ŞFR, 63/37; BOA, DH.ŞFR, 63/137.

  18. BOA, DH.ŞFR, 55/59.

  19. Davut Kılıç, “1915 Sevk ve İskan edilmeyen Ermeniler”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Sayı:38 (Nisan 2003).

  20. Sarkis Çerkezyan, Dünya Hepimize Yeter, İstanbul, 2003, s.71-72.

  21. Arşavir Şiraciyan, Bir Ermeni Teröristin İtirafları, (Çeviren: Kadri Mustafa Orağlı), İstanbul, 1997, s.54-61.

  22. Ermeniler hakkında ittihaz edilen tedabir-i inzibatiye ve siyasiyetnin diğer Hristiyanlara teşmili kat'iyyen geyr-i ca'iz olduğundan efkar-ı umumiye üzerinde pek fena tesir bırakacak ve bi'lhassa ale'l-itlak Hrisiyanların hayatını tehdid edecek bu kabil vekayi'e derhal hitam verilmesi ve hakikat-ı halin işarı,, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Belgelerinde Ermeniler 1915-1920, Ankara, 1994, s. 68-69, Belge No: 71.

  23. Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2001.

  24. http://www.devletarsivleri.gov.tr/geri-donmek-isteyen-ermenilere-musaade-edilmesi-1715 DH.ŞFR 102/58 7 Ağustos 1919.

  25. Akçam, A.g.e., s. 227-231.

  26. Mil, A.g.e.

  27. Üngör, U. Ü. (2008). Seeing like a nation-state: Young Turk social engineering in Eastern Turkey, 1913–50. Journal of Genocide Research, 10(1), 15–39.

  28. .

  29. .

  30. .

  31. .

  32. Ermeni Vahşeti Tepe Köy toplu mezar kazısıyla bir kere daha gözler önüne serildi (Atatürk Üniversitesi) Tarih: 15 Haziran 2010, Erişim tarihi: 6 Haziran 2011

  33. .

  34. .

  35. .

  36. Demirel, Muammer. Birinci Dünya Harbinde Erzurum ve çevresinde Ermeni hareketleri, 1914-1918 (1996), Genelkurmay Basımevi, sf.97

  37. Türközü, Halil Kemal. Armenian atrocity according to Ottoman and Russian documents (1986), Institute for the Study of Turkish Culture, sf.72 : "In brief, the victims of Erzurum massacre, including aged men women and children totaled at 8000."

  38. .

  39. ATASE, A1/2, Kls.65

  40. Aliyev, Kanlı Günlerimiz, sf.88-89

  41. Richard Bovannisian,The Republic of Armenia, Vol.1, 1918/1919, Los Angeles, 1971, sf. 229.

  42. .

  43. Gary D. Solish (2010) The Law of Armed Conflict: International Humanitarian Law in War ISBN 9780521870887

  44. Sorrowful Shores, Ryan Gingeras, page 111-112, 2009

  45. U.S. Vice-Consul James Loder Park to Secretary of State, Smyrna, 11 April 1923. US archives US767.68116/34

  46. Şafak Ural, Kâzım Yetiş, Feridun Mustafa Emecen, Çeşitli yönlerden Türk-Ermeni ilişkileri, İstanbul Üniversitesi, 2006, s.196.

  47. Konuyla ilgili TBMM tutanağı: http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_b_sd.birlesim_baslangic?P4=11665&P5=B&page1=10&page2=10

  48. Justin McCarthy, The End of Ottoman Anatolia, in Muslims and Minorities: The Population of Ottoman Anatolia and the End of the Empire, New York Univ. Press, 1983.

  49. Justin McCarthy, The Population of the Ottoman Armenians, in The Armenians in the Late Ottoman Period, The Turkish Historical Society For The Council Of Culture, Arts And Publications Of The Grand National Assembly Of Turkey, Ankara, 2001, ss. 65-86

  50. Frédéric Paulin, Négationnisme et théorie des populations stables : le cas du génocide arménien, in Hervé Lebras (dir.), L'Invention des populations. Biologie, Idéologie et politique, Editions Odile Jacob, 2000.

  51. Hilmar Kaiser, a German expert on the Armenian genocide, also criticizes McCarthy's calculation techniques in an interview with Dirk van Delft published in the NRC Handelsblad, s. 51, Amsterdam, Saturday, 27 Mayıs 2000

  52. Vahakn N. Dadrian, Warrant for Genocide: Key Elements of Turko-Armenian Conflict, New Brunswick, N.J.: Transaction Publishers, 1999. See also his essay: Ottoman Archives and Denial of the Armenian Genocide, in The Armenian Genocide: History, Politics, Ethics, R.G. Hovanissian, ed. New York: St. Martin's Press, 1992 ss. 294-7

  53. Levon Marashlian, Politics and Demography: Armenians, Turks and Kurds in the Ottoman Empire, Zoryan Institute for Contemporary Armenian Research & Documentation Inc. Eylül 1990.

  54. Kemal H. Karpat, Ottoman Population 1830–1914: Demographic and Social Characteristics, Madiscon, Wisconsin: University of Wisconsin Press, 1985. See also Tableau indicant le nombre des divers éléments de la population dans l'Empire Ottoman au 1er Mars 1330 (14 Mars 1914), Istanbul: Zellitch Brothers, 1919. Foreword by Refet. FO 371/4229/86552. Mayıs 1919.

  55. Fisk, Robert (2005), The Great War for Civilisation: The Conquest of the Middle East, New York: Alfred A. Knopf, ISBN 1-84115-007-X.

  56. These are according to the figures provided by Alexander Miasnikyan, the President of the Council of People's Commissars of Soviet Armenia, in a telegram he sent to the Soviet Foreign Minister Georgy Chicherin in 1921. Miasnikyan's figures were broken down as follows: of the approximately 60,000 Armenians who were killed by the Turkish armies, 30,000 were men, 15,000 women, 5,000 children, and 10,000 young girls. Of the 38,000 who were wounded, 20,000 were men, 10,000 women, 5,000 young girls, and 3,000 children. Instances of mass rape, murder and violence were also reported against the Armenian populace of Kars and Alexandropol: see Vahakn N. Dadrian. (2003). The History of the Armenian Genocide: Ethnic Conflict from the Balkans to Anatolia to the Caucasus. New York: Berghahn Books, ss. 360-361 . ISBN 1-57181-666-6.

  57. Armenia : The Survival of a Nation, Christopher Walker, 1980.

  58. Erik Jan Zürcher, Modern Türkye'nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1995, ISBN 975-470-514-3, s. 171.

  59. Örneğin, Taner Akçam, İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu, İmge Kitabevi, Mart 1999, s. 308-309.

  60. Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa, C. 3: 1914-1922, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1985, s. 468.

  61. Bilge Criss, İşgal Altında İstanbul 1918-1923, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993, s. 147.

  62. 2. Oturum, Ana İddianame, Takvim-i vakayi, No. 3543, 27 Nisan 1335, Aktaran, Akçam, a.g.e., s. 308.

  63. Guenter Lewy The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Disputed Genocide (Osmanlı Türkiyesinde Ermeni Katliamları: Tartışmalı bir soykırım), Salt Lake City, 2005, s. 291.

  64. Murat Bardakci (2013), "Talat Paşa’nın Evrak-ı Metrûkesi". Everest Yayınevi, s. 157.

  65. Kitabiyat, Fuat Dündar TALAT PAŞA’NIN EVRAK-I METRÛKESİ’ni okumak (2005).

  66. 1926 Ankara İstiklal Mahkemesi, İzmir Suikasti İddianame ve Savunmalar, s. 36, Aktaran, Akçam, a.g.e., s. 309.

  67. Zürcher, a.g.y.

  68. Halil Paşa, (haz. Taylan Sorgun), İttihat ve Terakki'den Cumhuriyet'e Bitmeyen Savaş, Kamer, İstanbul, 1997, s. 240-241.

  69. Ahmet Refik, (haz. Hamide Koyukan), İki Komite İki Kıtal, Kebikeç, Ankara, 1994, ISBN 975-7981-00-1, s. 27, Aktaran, Akçam, a.g.e.,

  70. Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları, C. 1, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, s. 177.

  71. Emile Hildebrand, “Kemal Promises More Hangings of Political Antagonist on Turkey”, 1 Ağustos 1926 tarihli Los Angels Examiner, Sunday edition, section VI, Vahakn N. Dardian, “The Documentation of the World War I Amrenian Massacres in the Proceedings of the Turkish Military Tribunal”, International Journal of Middle East Studies, Cilt 23, 1991, s. 569-570.

  72. Gazi Mustafa Kemal, Nutuk - Söylev, Cilt III, Vesikalar, Vesika 220, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1981, s. 256-257.

  73. Samantha Power, A Problem from Hell: America and the Age of Genocide, Basic Books New York 2002.

  74. Erik-Jan Zürcher Turkey: A Modern History , Londra 2004, S.115/116 The Armenian side has tried to demonstrate this involvement, but some of the documents it has produced (the so-called Andonian papers) have been shown to be forgeries.

  75. Hüseyin Cahit Yalçın, Yakın Tarihimiz, C. I, s. 89.)

  76. Akçam, A.g.e., s. 211.

  77. A. Mil, Umumi Harpte Teşkilatı Mahsusa, Vakit, 2 Ekim (İkinciteşrin) 1933.

  78. Talat ve Atıf'ın ifadeleri, Takvim-i Vekayi, 4 Mayıs 1335.

  79. Celâl Bayar, Ben de Yazdım, C. 5, s. 1573.

  80. Philip H. Stoddard’ın önsözü. Eşref Kuşçubaşı, The Turkish Battle of Khaybar (Hayber Savaşı) Philip H. Stoddard and H. Basri Danışman, (İstanbul: Arba Yayınları, 1999), ss. 21-32

  81. Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Yayın No: 23, 24, 34,

  82. Akçam, a.g.e., s. 21-22.

  83. Vahakn N. Dadrian, The History of the Armenian Genocide, New York 2nd paperback ed. 2004, s. 235-243.

  84. Arnold J. Toynbee, Acquaintances, Oxford University Press, Londra, 1967, s. 242.

  85. V. N. Dadarian, 'The Naim-Andonian Documents on the World War I. Destruction of Ottoman Armenians: The Amatomy of Genocide', International Journal of Middle East Studies, Vol. 18, No. 3, August 1986, s. 343.

  86. Yusuf Hikmet Bayur, a.g.e., Cilt: III, Kısım: III, s. 43-44.

  87. Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehcirine Dair Gerçekler (1915), Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2001.

  88. TTK (Belgelerin orijinalleri mevcuttur).

  89. The Armenian Revolutionary Federation Has Nothing To Do Any More: The Manifesto of Hovhannes Kajaznuni. New York 1955.

  90. Wendy O'steen Noteri 1 Aralık 1992

  91. Bevan, Robert. The Destruction of Memory: Architecture at War. Reaktion Books, 2007, ss. 52-60.

  92. Kültürel Soykırım , The Armenian Genocide Museum-Institute.

Kategoriler